Arnavutluk’a 1998 yılı içerisinde genç bir muhabir olarak kısa aralıklarla iki defa haber/dosya çalışması için gitmiştim.
Bir gidişimizde dağların arasından geçip Kosova sınırına ulaşmış, sınırı geçmiş, savaşın devam ettiği bir ortamda Sırp tanklarının bombaladığı kasabalardan, şehirlerden kaçıp gelen insanların yorgun, sefil hallerini görüntülemiştik.
İkincisinde de aynı yıl yine olağan dışı bir ortamı; Arnavutluk’un kendi içindeki karışıklıkları, isyan ve iç savaş görüntülerini izlemek üzere Tiran’a seyahat etmiştim.
O günlerde isyan hareketinin lideri Sali Berişa ile yaptığım röportajla, söylemesi ayıp, dönemin büyük büyük savaş muhabiri abilerimizi atlatıp kendilerini biraz da kıskandırmıştık.