Yıllar önce, yaptığımız sohbet sırasında bir Türk diplomat, Ruslarla iş tutmanın zorluğuna değinmek için şöyle bir tarif yapmıştı:
“Önce kendi hisselerini şöyle bir ayırırlar. Oraya dokundurtmazlar. Müzakereyi kalan kısım üzerinde yürüterek alabileceklerini alırlar.”
Rusya ile ‘zor ilişkilerin’ Türkiye adına en güçlü direnç noktasını bana kalırsa, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın, elinde tuttuğu kozları yerli yerince kullanmayı bilen, ‘çetin bir müzakereci’ olması oluşturuyor.
Dün Erdoğan ve Rusya Devlet Başkanı Putin, Soçi’de kritik bir başka görüşme için yeniden bir araya geldiler.
Görüşmenin başlangıcında yaptığı açıklamada Putin, şöyle bir ifade kullandı:
“Erdoğan ile görüşmelerimiz her zaman sorunsuz geçmiyor. Ancak ilgili kurum ve kuruluşlarımız uzlaşı bulabiliyor.”
Soçi zirvesinde önemli gündem başlıklarından birinin İdlib krizi olacağı çok önceden belli olmuştu.
Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov, BM toplantıları için bulunduğu New York’ta yaptığı açıklamada, Türkiye’yi, İdlib’de teröristlerle terörist olmayanları yeterince ayrıştır-a-mamakla suçladıktan sonra Soçi zirvesinde bu konunun gündeme geleceğini söylemişti.
İşin gerçeği Ruslar, İdlib’i ‘kendi hisseleri’ olarak görüyorlar.
O yüzden kendi nihai senaryolarında orada Türkiye’ye yer olmadığı fikri üzerinden hareket ediyorlar.