25 Ağustos 2017 tarihinde çıkartılan 694 sayılı KHK’nın 3. paragrafında şöyle deniyor:
“Türk vatandaşları hariç olmak üzere, tutuklu veya hükümlü bulunanlar; ırkı, etnik kökeni, dini, vatandaşlığı nedeniyle cezalandırılamayacağı, onur kırıcı ceza veya muameleye tabi tutulamayacağı, ya da işkence ve kötü muameleye maruz kalmayacağına ilişkin güvenceler bulunması kaydıyla, milli güvenliğin veya ülke menfaatlerinin gerektirdiği hallerde Dışişleri Bakanı’nın talebi üzerine Adalet Bakanı’nın teklifi ve Cumhurbaşkanı’nın onayı ile başka bir ülkeye iade edilebilir veya başka bir ülkede tutuklu ya da hükümlü bulunanlar ile takas edilebilir.”
Paragrafın ‘hukuk dilini’ sokak diline çevirecek olursak şunu söyleyebiliriz:
Güvenlik ya da ülke menfaatleri söz konusu olduğunda, o ülkeyi yönetenler dosyanın niteliğinin uygun olması şartıyla, yürüyen yargı meseleleri üzerinde inisiyatif kullanma hakkına sahip olabiliyorlar.
694 sayılı KHK, 1 Şubat 2018 tarihinde Meclis Genel Kurulu’nda görüşülüp kabul edildiği için yerleşik bir hüküm haline dönüşmüş durumda.
Konumuzla ilişkisine dönecek olursak;