İsrail’in ana akım gazetelerinden Haaretz’de çıkan yazıdan şu cümleyi alıntılayalım:
“50 yıl boyunca İsrail ile önemli bir anlaşma imzalamayı kabul edecek bir Arap lider bulabilmek için dua ediyorduk.”
Cümle, Muhammed Bin Salman’ı tarif ediyor.
Cemal Kaşıkçı cinayetinin baş aktörünün kim olduğu, bütün yolların nereye çıktığı gün gibi ortada iken, Washington’da, Tel Aviv’de, Kahire’de, Dubai’de ve tabii ki Riyad’da Veliaht Prens’in bu suikastla doğrudan ilişkisinin dillendirilememesini bu cümleye bakarak anlamlandırabiliriz.
Allah’tan ABD Başkanı Trump’ın dilinin kemiği yok da, olan biteni, kimi zaman olduğu gibi uzun uzun üzerinde düşünmeden kavrayabiliyoruz.
Amerikan basınının Türk makamlarına atıfla yayınladığı cinayet kanıtlarının ürettiği sorgulama ile Muhammed Bin Salman’dan vazgeçmenin getireceği bedel arasında gidip gelen Trump, Kaşıkçı’nın hayattayken yazılar yazdığı Washington Post’a verdiği demeçte, “Bölgede İsrail’i korumaya yardım edecek başka kimsemiz yok” deyiverdi.