Dün Yeni Şafak Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Karagül köşesinden soruyordu:
Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan’ın Veliaht Prensleri üzerinden kimlere nasıl paralar aktarılıyor, nelerin hazırlıkları yapılıyor. Birleşik Arap Emirlikleri’nin 15 Temmuz darbesine 3 milyar dolarlık fon sağladığı bir komplo teorisi değil, Ankara’da resmi makamlar tarafından dillendirilen, muhatapları tarafından da yalanlanmamış bir veri olarak önümüzde duruyor.
Bu durumda fonlamanın 15 Temmuz öncesi ve sonrasında da devam etmediğini düşünmek için ciddi anlamda saf olmak gerekir.
Hele hele bugünlerde…
Ülkesini modern ve yeniliklere açık bir anlayışla 30 belki de 50 yıl boyunca yönetme iradesini ortaya koymuş bir ismin peşinde olduğu imajla, Yemen’deki çocukları açlıktan ölüme terk eden, muhaliflerini işkence ile susturan, daha fazlasını bir gazeteciye reva gören aynı ismin imajının ortak bir zeminde buluşması hiç de kolay bir şey değil.
Bunun için kesenin ağzını biraz daha açmak, hem piar çalışmalarına hız vermek, hem de “Geleceğin parlak lideri” imajını yerle bir edenlerin üstüne gitmek gerekebilir.