Atatürk döneminin dış politikasının dört temel ilkesi vardı:
1) Tam bağımsızlıkçıydı.
2) Ulusal çıkarları emperyalizme karşı konumlanarak
savunuyordu.
3) Bölge merkezli dış politikayı esas alıyordu.
4) “Yurtta barış, dünyada barış”ı savunuyordu.
Açalım:
Genç ve devrimci Cumhuriyet, tam bağımsızlıkçı bir anlayışla hiçbir
devleti içişlerine karıştırmadı ve hiçbir devletin içişlerine
karışmadı. Emperyalizme karşı konumlanmak,
Atatürk’ün saptadığı şekilde “ezen devletlere
karşı mazlum mil-letlerle” birlikte olmak demekti. Bunu da ulusal
çıkarları korumak ve Cumhuriyetin etrafında bir barış ve güvenlik
kuşağı oluşturabilmek için “bölge merkezli” bir anlayışla yürüttü:
Batısında 1934’te Balkan Paktı’nı, doğusunda 1937’de Sadabad
Paktı’nı kurdu. Komşularının birbirleriyle sınır problemlerinin
çözümünde yapıcı hareket ederek, “komşularda barı-şı” sağladı.
‘Arasız devrim’ ilkesinin önemi
Fakat Atatürk’ün “arasız devrim” diyerek devrimci sürekliliğe
işaret etmesine rağmen, sonrasında devrim sürdürülemedi.
Sürdürülmeyen devrim ise haliyle kireçlendi ve en sonunda
karşıdevrime yenildi.
Türkiye “bağımsız” kalmak mümkünken iki kamptan birini tercih
ederek ABD emperyalizmine bağımlı hale geldi.
ABD’nin emperyalist çıkarları için Kore’ye asker göndermekle
başlanan süreç, geçen yıllar içinde ABD askerlerinin bölgeyi
denetlemek üzere Türk topraklarını kullanmasına ve ülkemizde
onlarca üs kurmasına dönüştü.
Türkiye’yi “küçük Amerika” yapmak isteyenlerin iktidarıyla başlayan
süreç, en sonunda ABD’nin Büyük Ortadoğu Proje...