Demek ölümün de zamanlaması önemliymiş... Kenan Evren 1990'lı
yılların sonunda vefat etseydi tüm partilerin de katıldığı Devlet
Töreni ile sonsuz yolculuğuna uğurlanacaktı. Son darbe
olan "28 Şubat"ın aktörleri, bir önceki darbe olan "12
Eylül"ün hesabını sormayı herhalde düşünmeyeceklerdi. Neticede 27
Mayıs darbesinin lideri Cemal Gürsel 1966'da Anıtkabir'de devrim
şehitleri bölümünde toprağa verilmişti. Gürsel'in naaşı Evren'in
Cumhurbaşkanlığı döneminde, 1988'de Devlet Mezarlığı'na nakledilmiş
ve 27 Mayıs bayram olmaktan çıkartılmıştı...
"O nokta"ya gelinince "
27 Mayıs 1960", "12 Mart 1971" ve "12 Eylül 1980" darbeleri Soğuk
Savaş'ta Amerikan İttifakı'nın ön karakolu olan Türkiye'de "O
nokta"ya gelinince dış konjonktürün iç dinamiğe ağır bastığı,
vesayetçi demokrasinin yansımalarıydı. 12 Eylül öncesinde de,
İran'da Humeyni darbesi ile bu ülke Amerikan ittifakından kopmuş,
Afganistan Sovyetler tarafından işgal edilmişti. Kıbrıs nedeniyle
Yunanistan NATO'nun askeri yapısından çekilmişti.
Her alanda disiplin
Türkiye sağ ve sol arasındaki "Örtülü bir iç savaş"ın
sahnesiydi. Meşru siyasetin partileri uzlaşıp, sorunlara çözüm
üretmek yerine bitmez tükenmez bir kavga içindeydiler. 1979'un Ocak
ayında Guadalupe adasında yapılan zirve toplantısında ABD, Federal
Almanya, İngiltere ve Fransa liderleri Sovyet SS-20'leriyle boy
ölçüşebilecek nükleer füzelerin Batı Avrupa'ya yerleştirilmesini
kararlaştırırlarken Türkiye'deki durumu da ele almışlar ve hem
siyasette hem de ekonomide bir yeni ve disiplinli döneme geçilmesi
gerektiği konusunda görüş birliğine varmışlardı.