Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Kızılcahamam'daki konuşmasının en
çarpıcı yanı, bugünün koşulları içinde, Soğuk Savaş'ın başlangıç
yıllarını ve Türk-Amerikan ittifakının oluşum dönemini
yorumlamasıydı... Farklı bir ortam
Gerçekten de bugünün çok merkezli dünyası 1945-50 arasında
olabilseydi ve Demir Perde ötesine sürüklenmek tehlikesi
bulunmasaydı, acaba Türkiye yine bir Amerikan uydusu konumuna girer
miydi? Batı Bloku içine kabul edilmemizi sağlayacak ilk adım
1946'da çok partili demokrasiye geçilerek atıldı. 1947'deki Truman
Doktrini ile ve 1948'deki Marshall Planı ile başlayan süreç ise,
1950'de Kore'ye asker göndermemize ve nihayet 1952'de NATO'ya
girmemize dayandı. Yunanistan örneği
Unutmayalım ki bu süreci Türkiye gibi Amerikan blokuna sığınarak
yaşayan ülkelerin sayısı az değildir. Mesela 1945-49 arasında yoğun
bir iç savaş yaşayan Yunanistan bunların başında gelir. Ancak
Yunanistan'ın Almanlar tarafından işgal edilmesi onun
ödüllendirilmesine dayanmış ve 1947 Roma Andlaşması ile 12 Adalar
İtalya'dan alınıp Yunanistan'a verilmiştir. Truman Doktrini ile de
Yunanistan Türkiye ile birlikte ABD koruması altına alınmıştır.
İspanya ve Portekiz
Franco'nun İspanya'sı ve Salazar'ın Portekiz'i de, bu sürecin
sonunu "Hür Dünya Bloku" içinde yer alarak yaşamışlardır.
Kısacası 2'nci Dünya Savaşı'nı Nazi Almanya'sı karşısına geçmeden
idare eden ülkeler rejimlerinin demokrasi olmasına bakılmaksızın
Amerikan Bloku'na veya "Hür Dünya"ya sokulmuşlardır. Bunların
dışında kalanlar da 1990'lara kadar Demir Perde'nin ötesinde yer
almışlardır. Yeni bir dünya
AK Parti iktidarı 1945-50 döneminin çok ötesindeki koşulların
dünyasında Türkiye'yi yönlendiriyor. Özellikle Ortad...