Bu coğrafyada zamanı ve mekânı yanlış değerlendirirseniz başınıza gelmedik iş kalmaz. 28 Şubat 1997'nin muzaffer komutanları ve sivil işbirlikçileri hatalarının bedelini ödüyorlar.
O dönemde gazetecileri Genelkurmay salonunda toplayıp sözde
aydınlatanların rütbeleri sökülüyor, hapse atılıyorlar. O salonu
dolduran 28 Şubatçı gazetecilerde ise tek bir değişiklik
görülmüyor. Dilerim herkes aklını başına alır ve bugünün hesabı da
kırk yıl sonra sorulmaz.
Gelelim Türkiye'yi ve dünyayı 18 aydır meşgul eden aşı
tartışmalarına... Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın
"Ya aşı olun ya da PCR testi
yaptırın" demesi yine çok tartışıldı.
Kovid-19 salgını bütün dünyayı olduğu gibi bizim yöneticilerimizi
de hazırlıksız yakaladı. Çin'in Vuhan kentindeki bir Amerikan
laboratuvarından dünyaya salınan virüs, bütün yönetimleri ve bu
arada insanlığı esir etti.
Bu virüse ek olarak üretilen ve milyarlarca dolarlık servet
transferine sebep olan aşılar, sanki birer ideolojik odakmış gibi
algılandı. Benim beklentim.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın olayın derinliğine inmesi ve yaşanan büyük değişimin boyutlarını aşılardan soyutlayarak...