Amerikan başkanlık seçimine uzanan yoldaki gelişmeler "Bu ülke
sola mı sağa mı kayıyor" sorusunu kaçınılmaz olarak gündeme
getirdi.
Örneğin kendisini demokratik sosyalist olarak ilan eden ve başta
Wall Street sermayesi olmak üzere kurulu düzenin tüm kurumlarına
karşı olduğunu açıklayan Bernie Sanders, New Hampshire'deki ön
seçimde, Demokratların favori adayı olarak gösterilen Hillary
Clinton'u yendi... Sade "İslamofobi"nin sözcüsü olarak değil
yabancıların ve özellikle Latin Amerika kökenlilerin de düşmanı
olarak kampanyasını sürdüren Donald Trump da, aynı ön seçimden
Cumhuriyetçilerin en güçlü adayı olarak çıktı.
Amerika'nın sağı solu olur mu?
Bu tür gelişmelere bakarak Amerikan toplumunun solda ya da sağda
olduğunu anlamak tabii ki mümkün değildir.
Seçmenlerin mevcut duruma karşı duydukları tatminsizlikler, bu tür
sonuçları da beraberinde getirir. Ve kim Başkan olursa olsun
sonunda Amerikan derin devletinin ideolojisine ve çıkarlarına uygun
davranır.
Bizde de kendilerini solda gören siyasetçilerin iktidar
olduklarında solu da sağı da yasaklayan "Resmi İdeoloji"nin
esirleri ve sözcüleri olduklarını defalarca görmedik mi?
Jakoben laiklik bile sol kapsamına girmemiş miydi?
İlk sosyalist girişim
1960'lı yıllarda üniversite öğrencisi dört arkadaş bir bayram
tatilinde Trakya Ereğlisi'ndeki bir otelde üç gün geçirmiştik.
Aramızda o günlerin modasına uygun olarak sol ve sağ eğilimler
üzerinde sürekli tartışıyorduk. İkinci gün otele İstanbul'un
efsanevi belediye başkanlarından Fahrettin Kerim Gökay geldi...
Onunla tanıştık ve Gökay da bizim soframıza katılır oldu.
Yine sağ ve solu tartışırken ve sosyalizmin Türkiye'deki geleceği
üzerinde çeşitlemeler yaparken, rahmetli Gökay sözümüzü kesti ve
"Türkiye'de sosyalizmi ben başlattım" dedi. Şaşırmıştık... Gökay
devam etti ve "İstanbul'da ilk sosyal konutları ben yaptırdım"
dedi.
Eski güzel günler
Siyasi konum üzerindeki kafa karışıklıklarına somut olarak tanık
olduğum üniversite yıllarından bir diğer anımı, uzun yıllar önce
yine Sabah'ta yazmıştım. Hatırlatayım...
27 Mayıs 1960 askeri darbesi ertesindeki çok merkezli kavram
kargaşalarının yaşandığı ortamdaydık. Hukuk Fakültesi'nin öğrenci
derneği seçimleri öncesinde "Toplumsal Devrimciler" diye bir grup
kurmuştuk.
Pankartlar yazıp, fakültede çeşitli yerlere astık... 28 Nisan
olaylarının öncüsü olan bizden daha eski öğrenciler, güçlü ve
ağırlıklıydılar.
CHP Gençlik Kolları'nın desteği vardı arkalarında.. En fazla
bilinen isim de, şimdi rahmetli olan "Castro Nuri"ydi. Yani Nuri
Yazıcı...