Amerika ile Türkiye'nin ilişkilerini uçurumun eşiğine getiren Evangelist papaz Brunson olayından en fazla fırsat çıkaracak kesim FETÖ'cülerdir. Bir süre sonra FETÖ muhiplerinin bazılarının ihtida edip Evangelist olduklarını duyarsak hiç şaşırmayalım.
Türkiye aleyhinde ne tür gelişme varsa bunu fırsat bilip üzerine atlayan FETÖ'cülerin Halkbank-Zarrab davasına da katkıda bulunduklarını ve bu davanın savcısı yoluyla karara katkıda bulunduklarını biliyoruz.
FETÖ'den İsrail'e destek
FETÖ'nün papaz Brunson krizine katkıda bulunmasının bir yolu da, FEYÖ'cülerin Kudüs'ün İsrail'in başkenti olmasına verecekleri destektir.
Çünkü Evangelist Amerikalılar, Hz. İsa'nın yeniden geleceğine ve kendilerinin Yahudi ırkı ile birlikte bir dünya egemenliğine ulaşacakları gibi kehanetlere inanırlar. FETÖ'nün öteden beri İsrail'le ilişkilerini en üst düzeyde sürdürmesi, şimdi Evangelistlerin Türkiye'ye karşı savaş açmaları ile uyuşmaktadır.
Casuslar da var
Trump ABD'sinin hukuk ve diplomasi gibi kavramları yok sayan davranışlarına gelince... Türkiye'de suç işlediği ve casusluk yaptığı iddia edilen papaz Brunson'un konumu da uluslararası hukuk metinlerinin kapsamına girer. Bu açıdan Brunson bir savaş esiri değil bir casus konumundadır. Vestfalya Barışı'ndan (1648) başlayarak, Brüksel Konferansı (1874), La Haye Konvansiyonu (1907), Cenevre Konvansiyonları (1929 ve 1949), savaş esirlerinin konumlarını düzenlemiştir. Bu metinlerde savaş esiri statüsüne alınmayanlar ise, "Teröristler", "Sabotörler" ve "Casuslar" şeklinde sıralanmıştır.
FETÖ'ye ABD desteği
İşin özüne gelirsek... Şu andaki ABD'nin kural tanımaz davranışları süreceğine göre, biz üzerimize düşenleri aksatmada yapmalıyız. Sonuçta kim ürürse üresin, kervan yürüyecektir. Bu gerçeğin ışığında FETÖ'nün Türkiye'ye iade edilmeyeceğini ve bu habis örgütün Türkiye'yi hedef alan girişimlerine ABD'den destek geleceğini bilelim. Bu açıdan bakıldığında papaz Brunson'un da ABD'ye iadesi ihtimali ortadan kalkmıştır.
Yeni bir kriz
Bu arada önümüzdeki günlerde İran'a karşı uygulanan ambargo dolayısıyla, Türkiye'nin ABD ile ilişkilerinde yeni krizli günlere girilebileceğini gözden kaçırmamalıyız. Demek ki dış politikamızda çoklu ilişkiler ağırlık kazanmalı ve ABD'ye bağımlılık asgariye indirilmelidir ve gerekirse ABD'nin Türkiye'deki askeri varlığının asgari düzeye indirilmesi de düşünülmelidir.
Hiç unutmayalım ki eşkıyanın gece ne yapacağı hiç kestirilemez.