Yerleşik demokrasilerde kurumların sağlıklı işleyişi, kişilerin
görevlerini hakkıyla yapmalarını kolaylaştırır. Bazı ülkelerde ise,
kurumlar tam oluşmadığı için gelişmelerin yönü kişilerin
performanslarına endekslidir... Böyle bir ülkede her şey yolunda
giderken, yönetimdeki bir kadro değişikliği ile tablo tersine
dönebilir.
Bu gerçeği Özal öncesi ve sonrası Türkiye'de yaşadıklarımızla
görmedik mi? "Türk Asrı"olması beklenilen 21'inci yüzyıla,
ekonomik ve siyasi krizler sarmalında girmedik mi?
Kararsızlık tablosu
Aynı şeyleri Tayyip Erdoğan'ın başbakanlığında geçen 12-13 yıl için
de söyleyebiliriz. Bu dönemde Türkiye her alanda büyük atılımlar
yaptı... Son 7 Haziran seçimleri ertesinde çıkan ve "Bir dönem
sona mı eriyor" sorusunu akıllara getiren kararsızlık tablosu,
doğal olarak "Özal sonrası yıllar"ı aklımıza getiriyor.
Koalisyon ortağı olmaları beklenilen siyasi partilerde her kafadan
bir ses çıkması, Erdoğan takıntılı beyinlerin demokratik siyaseti
yozlaştırmaları, geleceğe dönük kuşkuları artırıyor.
Özal'sız ANAP gibi
Başarının da başarısızlığın da kişilere bağlı olduğu mevcut
sistemimizde, özellikle AK Partili kadroların Cumhurbaşkanı Tayyip
Erdoğan'ın söylemlerini ve uyarılarını dikkatle değerlendirmeleri
gerekiyor. "Özal'sız ANAP"ın serüvenine özenmek gibi bir
akılsızlığa kapılmak, güncel dengeleri yanlış
yorumlayıp "Erdoğan dönemi geride kaldı" çizgisinde
çeşitlemeler yapmak, büyük bir hata olur.