Kayıp gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın akıbeti bilmece niteliğini
korurken, ben bu bilmecenin iki yakasındaki Suudi Arabistan ile
ABD'nin ne tür karmaşık ve karanlık ilişkiler içinde olduklarını
bir türlü anlayamamanın çaresizliği içindeyim.
Bir başka Kaşıkçı
1990 yılının başında New York'taydım. Rahmetli arkadaşım Selim
Egeli ile birlikte bir öğle vakti, kentin bilinen lokantalarından
birine girdik. Kapının hemen yanındaki masada Adnan Kaşıkçı tek
başına oturmuş yemek yemekteydi. Selim Egeli Turgut Özal'ın
danışmanı olduğu için Kaşıkçı ile bir toplantıda karşılaşmış ve
tanışmışlar.
Elektronik mahpus
Adnan Kaşıkçı ile sohbete başladık. Selim Egeli bu ünlü milyarder
petrol ve silah tüccarına beni de tanıştırdı. Ben hemen sordum...
"Siz şu anda tutuklu değil misiniz" dedim. Kaşıkçı pantolonunun
paçasını sıyırdı. Ayak bileğine kayışlanmış bir elektronik cihazı
gösterdi ve "Tutukluyum ama cezaevinde değilim. Manhattan'ın dışına
çıkmam yasak, beni bu aletle gözlüyorlar" dedi.
İstanbul'a gelirdi
Kaşıkçı hakkında Filipin'in devrik başkanı Marcos'la yolsuzluk
yaptığı iddiasına dayalı tutuklama kararı, daha sonra kaldırılmış
ve Kaşıkçı Londra-İstanbul arasındaki yaşamını sürdürmüştü. Sahip
olduğu ve daha sonra Donald Trump'ın satın alacağı "Nabila" yatı
Emirgân önünde demirlerdi.
Üniversite kampusunda
Daha sonra Adnan Kaşıkçı'ya kızım Ela Washington'daki "American
University"sinde okurken yine rastladım. Üniversite kampusunun orta
yerindeki görkemli bir binanın üzerinde Adnan Kaşıkçı'nın adı
vardı. Bu silah tüccarı kim bilir ne türlü bir bağış yapmıştı ki,
önemli bir üniversitenin içinde onun adını taşıyan bir yapı vardı?
Adnan Kaşıkçı da Stanford mezunuymuş.
Yeğeni de Amerika'da
"Washington Post"ta Suudi rejimini eleştiren yazılar yazan ve
İstanbul'daki Suudi Arabistan konsolosluğuna girdikten sonra ne
olduğu bilinemeyen Cemal Kaşıkçı, meğer 2017'de ölen Adnan
Kaşıkçı'nın yeğeniymiş... Hani Trump'ın "Biz desteklemesek iki
hafta daha o tahtta oturamazsınız" dediği ve zorla silah sattığı
Suudi hanedanı var ya... Bu Cemal Kaşıkçı meğer Washington'da
onları eleştiriyormuş.
Esrar içinde esrar
Esrar içinde esrar bulunan bir bilmece bu. Cemal Kaşıkçı iki hafta
önceden konsolosluktan randevu alıyor ve binaya girerken, sanki
önceden ne olacağını biliyormuş gibi, nişanlısı olan Türk hanıma
"Ben bu binadan çıkmazsam durumu Yasin Aktay'a bildir" diyor. Bu
arada devam eden evliliğinden olan oğlu da "Babama Suudiler kötü
şey yapmazlar" içerikli açıklama yapıyor. Olayı izlemeye devam
edelim...