Amerikan iş dünyasının literatüründe "Cam Tavan" diye
bir kavram var. Büyük şirketlerde çalışanlar için yönetim katına
geçmek kolay gibi görünür. Onlar sanırlar ki başarılı olmak
yükselmek için yeterlidir. Ama yükselmek için eyleme geçtiğiniz
zaman, başınız bir cam tavana çarpar. Anlarsınız ki yukarı
kattakiler "Politokratik" bir oligarşinin
üyeleridir.
Cam tavan yerine duvar
Kendilerini "Küçük Amerika" olarak gören ve Amerika'ya
özenen toplumlarda ise, cam tavan yerine doğrudan "Duvar"lar
vardır. Onun da adı "Demokrasi" olan bu kendine özgü
sistemde bir oligarşi o duvarın arkasında ülkeyi, kaynaklarını ve
toplumu idare eder. Bol bol "Halkın egemenliği" konulu
nutuklar atılır, "Demokrasi"yi kutsayan açıklamalar
yapılır.
Ziyan edilen yıllar
Türkiye'de çok partili demokrasi ile bizdeki bu duvarda yaralar
açıldı. Ama sözünü ettiğimiz oligarşi eski alışkanlıklarından
vazgeçmedi. "Hukukun üstünlüğü" yerine"Üstünlerin
hukuku" geçerli oldu. "Duvar"ın arkasına ancak
oligarşinin onayladığı kişiler geçebildi. Seçimle duvarı geçenler,
askeri darbelerle yeniden duvarın önüne atıldılar."Kürt
realitesi"ni de "Din gerçeği"ni de görmezden geldik
ve "Bölücülük tehdidi" ile"Şeriat
tehlikesi" arasında, yıllarımızı ziyan etmedik mi?