Barış Pınarı Harekâtı'nda amaçlanan hedefe yaklaşıldıkça, olayın
diplomatik cephesindeki gerginlikler tırmanıyor. Bu da çok doğal
bir durumdur. Çünkü bazıları işin başında "Türkiye nasıl
olsa iddia ettiği şeyleri yapamaz" diye
düşündüler. Türkiye'nin kararlılığını ve gerçek gücünü görünce de,
tepkilerini tırmandırıyorlar.
Trump zor durumda
Şu gerçeği öncelikle bilmeliyiz... Barış Pınarı'nın diplomatik
cephesinde en zor durumda bulunan ABD Başkanı Donald Trump'tır.
Önümüzdeki yıl yapılacak olan Başkanlık seçiminden önce onu tasfiye
etmek isteyen rakipleri ve Amerikan derin devletinin aktörleri,
Trump'ın Türkiye'ye Kuzey Suriye'de yeşil ışık yakmasını fırsat
bildiler... Barış Pınarı Harekâtı ile Amerika'nın İsrail'e hizmet
edecek bir uydu Kürt devleti kurdurma projesinin suya düşeceğinden
endişe duymaya başladılar.
Her yol mubah
Şimdi mümkün olan her yolu deneyerek hem Türkiye'yi durdurmayı, hem
de Trump'ı yıldırmayı tasarlıyor Amerika'daki belirli çevreler ve
tabii bir de İsrail... Bu arada İncirlik'teki Amerikan üssünde
bulunan ve sayıları tam olarak bilinmeyen taktik nükleer silahların
Türkiye'nin eline geçmesi ihtimali bile gündeme getiriliyor.
Pence geliyor
Ve sonuçta Türkiye'ye bir yaptırım listesi ile gelmesi beklenen
Trump'ın yardımcısı Mike Pence, hem Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan acil
bir ateşkes isteyecek, hem de bir köktenci Evangelist olarak
İsrail'in endişelerinin sözcülüğünü yapacak. Bu arada Pence'in her
an Trump'ı satabileceğini ve Trump görevinden azledilirse onun
yerine geçmekten mutluluk duyacağını da unutmayalım.
Gülünç olmak
Sonuçta bu tür hassas dengeler üzerinde olaylar gelişirken, hâlâ
"Neden Mısır'la aramız açık" veya "Neden
Esad'la diyalog kurmuyoruz" çizgisine
takılan Kemal Kılıçdaroğlu'nu hayret ederek izliyorum. Saati durmuş
ya da takvimin eski bir yaprağına takılmış siyasetçiler, açıkçası
gülünç oluyorlar.