Dans pistinde çiftler vals yaparlarken, iki kolu olmayan bir
adam da pistin ortasında sıçrayıp duruyormuş.
"Ne yapıyorsun" diye biri sormuş.
İki kolu olmayan adam da "Ne yapayım yani, sırtım kaşınıyor" diye
cevap vermiş.
Irak Meclisi'nin Başika'daki Türk askeri varlığının sona ermesi
gerektiğini öngören kararını görünce, sırtı kaşındığı için sıçrayıp
duran adamın hikâyesini hatırladım...
Kargaşalar ülkesi
Düşünün ki Irak yolgeçen hanına dönmüş...
Amerikan işgali ve ertesindeki gelişmeler, bir de IŞİD'in ortaya
çıkmasına ve Irak'ın en büyük ikinci kenti Musul'un bir günde IŞİD
tarafından işgaline kadar dayanmış.
Ülke Bağdat yönetiminin beceriksizliği yüzünden, Sünnilerle
Şiilerin birbirleri ile boğazlaştığı bir arenaya dönmüş. Bu arada
merkezi hükümetle Kuzey'deki otonom Kürt yönetimi, çeşitli
konularda anlaşmazlıklar yaşamaya başlamışlar.
Sanki başka sorunları yokmuş gibi Başika'daki Türk askerlerine
takılmak, hangi akla hizmet eder ki? Eskiler Moğol istilası
sonrasında Basra'nın harap olmasını "Bad-el harab-ül Basra" diyerek
anlatırdı. Bu söylemi bugün "Bad-el harab-ül Bağdat ve Musul" diye
söylesek yanlış mı olur?