Bu gök kubbe altında söylenmemiş söz yoktur... Savaş, barış,
özgürlük, demokrasi ve insan hakları gibi konulardan herhangi
birisini Google'a yazın... Binlerce özdeyiş çıkar karşınıza. Aynı
şey "Terörizm" için de söz konusudur.
Bütün mesele bu kavramlara hangi yandan baktığınıza bağlıdır...
Eğer terörizmi siyasetin bir aracı olarak gören kesimdenseniz, size
göre demokrasiyi ve istikrarı "Devlet terörü" tehdit etmektedir.
Terörün ve şiddetin egemen olduğu dönemlerde "Barış" için
yayınlanan bildirilere de, bu tür farklı eğilimler
yansır...
Hep aynı durum
Meşru siyasetle terörizmi aynı kefeye koyan türdeki bildiriler
barışın yolunu açacak yerde, bildirilerde imzaları olanlarla
olmayanlar arasındaki kavgaları başlatır. Bu durumun defalarca
tekrarlandığını, bitmez tükenmez gerginliklerle dolu siyasal
yaşamımızda sürekli görmüş olmamıza rağmen, birileri bu tür
bildirilerle siyasete yön verebilecekleri yanılgısından hiç
kurtulamazlar. "Aydınlar" ya da "Akiller" olarak kendilerini
niteleyenlerin imzalarını taşıyan son bildiriler dolayısıyla aynı
gerginliklerin yaşandığına bir kez daha tanık olmaktayız.
Kimi etkiler ki?
Bu tür bildirilere imza atanlar veya toplu açıklamalara katılanlar,
yaptıkları çağrıların kopartacağı gürültüyü beklemek ve egolarını
cilalamak yerine, bu çağrıların kimin üzerinde yönlendirici etki
yapabileceğini hesap etseler herhalde daha doğru olur...
Düşünün ki Kürt seçmen tabanına dayanan HDP'nin yöneticileri "Biz
silahlarınızı bırakın desek bile PKK bunu dinlemez ki" içerikli
açıklamalar yapmaktalar... Daha ötesi var mı? Abdullah Öcalan'ın
"Silahları bırakın" diyerek yaptığı çağrılar bunların üzerinde
etkili mi oldu?