Bütün kavramların yerle bir olduğu günleri yaşamaktayız...
Mesela önce biz "Stratejik ortak" kavramının ne anlama geldiğini,
Amerika'nın PKK/PYD oluşumunu silahlandırması ve FETÖ'ye kucak
açması dolayısıyla çok iyi anlamıştık.
Vıcık vıcık ilişkiler
Derken gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın İstanbul'un orta yerindeki Suudi
Arabistan konsolosluğunda, vahşice boğazlanması faciası gündeme
geldi. Bu olay dolayısıyla "Stratejik Ortaklık" kavramının, Amerika
ile Suudi Arabistan arasındaki vıcık vıcık ilişkileri farklı
biçimde düzenlediği de ortaya çıktı.
Haraç yiyor
Bu çarpık ilişki düzeninde Amerika'nın Suudi Arabistan'ın haracını
yiyen büyük ağabey konumunda olduğu anlaşılıyor. Son Kaşıkçı
faciasında bu vahşice cinayeti kimin organize ettiğini anlamak
için, Suudi güvenlik birimlerinin yapacak bir şeyleri olmadığı
iyice açığa çıkmıştır. Çünkü bu güvenlik birimleri de, ülkedeki suç
örgütünün başında bulunduğu anlaşılan Veliaht Prens Muhammed bin
Salman'a bağlıdır.
Veliahda uyarı
Sonuçta ABD Başkanı Trump, Kaşıkçı faciasının ayrıntılarını anlamak
için, ABD Dışişleri Bakanı Pompeo'yu Suudi Arabistan'a
göndermiştir.
Pompeo da, Veliaht Prens'e şu uyarıda bulunmuştur:
"- Sen bu Cemal Kaşıkçı olayını temizlemezsen bunu Amerika yapmak
zorunda olacak. Dünyadan bu konuda çok büyük bir baskı var. Başkan
Trump bu baskı sonucu hareket etmek zorunda... Eğer bu olup
bitenlerden önceden bilgin yoksa bile bunu kabul etmek zorundasın.
Yoksa gelecekte Kral olman bile şu an tehlikede. Bunu
anlamalısın."
Kral imalatı
Evet... Görüldüğü gibi Suudi Arabistan'ın stratejik ortağı Amerika
istemezse, Suudi Arabistan'da kimse kral olamaz. Bu stratejik
ortaklığın bir diğer uygulaması da, Suudilerin mümkün olduğu kadar
fazla miktarda Amerikan silahı satın alıp, ABD'nin dış ticaret
açığını kapatmak için katkıda bulunmalarıdır.
Mekke ve Medine gibi İslam'ın kutsal mekânlarının bekçisi sıfatına
sahip Suudi hanedanının bu rezil durumu nasıl kabul edilebilir
ki?