Yeni anayasal düzenin yüzlerce yıldan bu yana devam eden sosyo-
politik yapıyı da değiştireceğinin farkında mıyız? Çünkü "Vesayetçi
Sistem" diye bildiğimiz eski düzen "Seçilmişler- Atanmışlar"
çelişkisi üzerinde kuruluydu.
Çevre-merkez
Başkanlık sisteminde ise artık halkın seçtiği Cumhurbaşkanı,
yürütmenin başı olarak atanmışların yapısını da değiştiriyor.
Böylece devlet yönetimindeki iki başlılık sona eriyor. Aynı zamanda
"Çevre" de demokrasi sayesinde "Merkez"e geliyor.
Reaya ve merkez
Bakalım yüzyıllara dayanan eski düzenden yeni düzene geçerken,
aradaki farkı anlayabilecek miyiz? Eski düzende Osmanlı'nın "Reaya"
dediği "Çevre"yi "Köylü ve halk" temsil ederdi. Buna karşı
"Enderun" denilen asker ve sivil atanmışlar da "Merkez"i
oluştururdu. Bu ikilem "Medrese-Üniversite" veya "Yeniçeri-Düzenli
Ordu" gibi alanlara da yansırdı.
Demokrasi gelince
Demokrasi ile "Çevre" oy sandıkları tarafından merkeze taşındı.
Böylece merkezde "Seçilmişler- Atanmışlar" ikiliği gündeme geldi.
Ve yeni anayasal düzen ile merkez de değişti ve atanmışların
iktidarı yahut "Vesayetçi Demokrasi" sona erdi. Devletin derini de
sığı da halkın seçtiği Cumhurbaşkanının şahsında birleşti.
Yeni düzen
Yüzyıllar süren ve Osmanlı'dan Cumhuriyet'e de aktarılan bu iki
başlılığın, bir anda yeni Anayasa ile değişmesini herkesin çabucak
benimsemesi elbet kolay değildir. "Müsteşar"ların "Başkan"
olmaları... "Bakanlar Kurulu"nun "Kabine"ye dönüşmesi ve
"Güvenoyu"nun buharlaşması, yeni düzenin bazı göstergeleri. Artık
bakanlar TBMM'den güvenoyu gelmesine değil sadece Cumhurbaşkanının
kendilerine güvenmesine bakıyorlar.
Şiirde zaman
Böylesine köklü bir değişimi ancak "Zaman"ın neresinde
bulunduğunuzu anlamaya çalışarak içselleştirebilirsiniz. Bu konuda
size yol gösterecek rehber ise Ahmet Hamdi Tanpınar'ın şiiri
olabilir...
"Ne içindeyim zamanın/ Ne de büsbütün dışında/ Yekpare geniş bir
anın/ Parçalanmaz akışında/ Kökü bende bir sarmaşık/ Olmuş dünya
sezmekteyim/ Mavi masmavi bir ışık/ Ortasında yüzmekteyim..."