Şimdiye kadar gördüğümüz ve yaşadığımız krizlerin hiçbirisi, şu son dönemde sahnelenen kötülüklerle donatılmamıştı.
Kendi halkına kurşun ve bomba yağdıran darbecileri görmemiştik hiç... İttifak ve kader ortağı olarak kabul ettiğimiz ülkelerin bütünlüğümüzü ve güvenliğimizi hedef alan terör örgütleri ile dayanışma içine girdiklerine hiç şahit olmamıştık.
Şu FETÖ'cülerin devleti ele geçirmek için neler yaptıklarını bir düşünün. Hava Kuvvetleri subaylarının bile FETÖ'cü olduklarını hayal edebilir miydik?
Takılmış plak gibiler
Bütün bunları görmezden gelip birbirleri ile didişmeyi, kişilere dönük takıntılarını veeskimiş kavgalarını sürdürmeyi hala marifet sanan polemikçiler olmasa, hayat herhaldedayanılmaz olurdu. Ya da iktidarın ak dediğine kara demeyi siyaset sanan CHP sözcüleriolmasa, gerçekten yaşadığımız kötülükler zihinlerimizi esir alır ve karamsarlık denizlerinde boğulurduk.
Yıllar önce bu tip insanlara tarihten verilecek örnekleri ararken karşıma şair Nefi çıkmıştı ve şunları hatırlatmıştım sayın okurlarıma:
Nefi ve hicivleri
"Tuti-i mucize guyem" dizeleri Itri'nin bestesine güfte olan şair Nefi 1600'lü yılların ilk yarısında yaşamış... Nefi, öfkelendiklerini o kadar ağır ifadelerle hicvetmiş ki, sonundaPadişah 4'üncü Murat onu uyarıp, tövbe ettirmiş. Ama nasıl tavuk neticesi tövbe tutmazise, şair de huyundan vazgeçememiş.
"Siham-ı Kaza"sında sövgülü yergilerini sürdürmüş. Önce Kırım Hanı'na nedim olarak kapılanan babasını hedef alıp şöyle yazmış: