Cumhuriyet'imizin 95'inci yıldönümünü kutlarken, geride kalan yıllardaki kutlamaları ve o dönemlerden kalan anıları paylaşmam gerektiğini düşünüyorum.
Yerli malı haftaları
İlk okul yıllarında "Yerli Malı Haftaları" yapardık. Ben Antepli olduğum için fıstık getirirdim. Malatyalılar kayısı, Egeliler incir getirirlerdi.
Bu sözünü ettiğim dönem 1940'ların sonuydu... Yani Cumhuriyetimiz 30'uncu yılına bile girmemişti.
Galiba yıl 1948 ya da 1949'du.
Otomobille Ankara'dan İstanbul'a gitmiştik.
Doğru dürüst yol yoktu. Yolculuk 24 saatten fazla sürmüştü.
Antalya'da otel yoktu
1950'li yılların bir bayramında Antalya'ya gittik. O güzelim sahil kentinde bir tane bile otel yoktu. Tatilciler pansiyonlarda kalırlardı. 1970'lerde Antalya'da askerliğimi yaparken, Antalya'nın ilk oteli olan "Talya" açılmıştı.
Bir de bugünün turizm merkezi Antalya'yı bir düşünün. Veya Bodrum bile oteller kenti olmadı mı?
Çubuk Barajı
Uygarlıklar ve devletler, yaşadıkları coğrafyada bıraktıkları izler kadar kalıcı olurlar. Anadolu'da Roma'yı, Bizans'ı, Selçuklu'yu ve Osmanlı'yı böylece bilmiyor muyuz?
Açıkçası Cumhuriyetimizin ilk yıllarında, Anadolu coğrafyasına da, kentlere de büyük izler bırakamadık. Ben Ankara'daki çocukluğumu hatırlıyorum.
Çubuk Barajı'nı, ucu bucağı olmayan bir deniz gibi görürdük.
Her şey değişti
Bugün Cumhuriyetimizin 95'inci yıldönümünü kutlarken, bırakın üç tane köprüyü, İstanbul Boğazı'nın altından iki değişik yolla geçebiliyorum. THY artık otobüslerin taşıdığı yolcudan daha fazlasını Anadolu kentleri arasında taşıyor. Okullarda yine bir yerli malı haftası yapılsaydı, insansız hava araçları, kamyonlar, bilgisayarlar ve daha nice sanayi ürünü getirmek gerekirdi. Anadolu kentlerini ot...