Bazı kişileri ve olayları olması gerekenden fazla ciddiye
almıyor muyuz? Örneğin HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş'ın
yurtdışındaki ziyaretleri, Brüksel'den Washington'a uzanan, şimdi
de Moskova'yı kapsayacağı söylenen yolculuk rotası, bazılarımızı
sanki fazlaca endişelendiriyor.
Unutuldu mu?
Türk seçmeninin oyları ile TBMM'ye giren HDP'nin Kandil ile dış
başkentler arasında kendisine yer araması ve belediyeciliği
hendeklerde bulması acıklı bir durum değil midir? Demirtaş'ın
"Bütün Türkiye'nin partisiyiz" diyerek HDP'nin Cumhurbaşkanı adayı
olması hâlâ hatırlardayken, bütün Türkiye'yi karşısına alan bir
siyaset izlemesi onun siyasi felsefesinin "Hafıza-i beşer nisyan
ile maluldür" çizgisinde olduğunu göstermiyor mu?
Trump'a gitmelidir
Bana göre Demirtaş bundan sonra Brüksel'e, Moskova'ya uzanan
yolculuklarını bırakmalıdır... Onun dış dünyada kendisine en yakın
olarak bulacağı siyasetçi Donald Trump'tır... Demirtaş'ın Trump ile
kuracağı diyalog onun, Trump'ın hayranı olan Putin nezdindeki
itibarını da artırır... Bu açıdan Cumhuriyetçilerin Başkan aday
adayının kampanya programına bakmalı ve yolculuklarının rotasını
ona göre uyarlamalıdır.