Bazılarının "İlle de o sisteme geri döneceğiz" diye feryat
ettikleri 1961 Anayasası'nın parlamenter sistemi dönemindeki
tartışmaları hatırlıyor musunuz? En aydın ve hatta en solcu diye
bilinenler "Şu darbe iyidir, şu darbe kötüdür" diye tartışmazlar
mıydı? Bunların kalıntılarının şimdi de "15 Temmuz gerçek miydi"
diye siyaset gündemini köpürttüklerine tanık olmuyor muyuz?
Unutulanlar
Neler görmedik ki yakın geçmişte?
AK Parti iktidar ve Tayyip Erdoğan Başbakan olduktan sonra,
rahmetli Necmettin Erbakan'a sarılan laikçi Kemalistleri bile
görmedik mi? Şimdi Saadet Partisi'ne ve Temel Karamollaoğlu'na
sarılan ve Madımak faciasını hatırlamayan laikçi Kemalistler, o
dönemde de Erbakan'ı "Bölücü silah" olarak kullanmak üzere
televizyonlara çıkartmazlar mıydı?
Başarı ölçerler
Tabii ki demokrasinin terazisi seçimdir...
24 Haziran öncesi ile sonrası tabii ki çok farklı olacaktır. Ancak
seçim dışında da başarı ölçerler vardır siyasette...
Mesela bir tarafta kurduğu siyasi partiyi ilk seçimde iktidar yapan
ve 15 yıldır her seçimden ve her referandumdan başarı ile çıkan bir
siyasi lider (Cumhurbaşkanı Erdoğan) var... Onun karşısında da
girdiği her seçimde yenilen bir siyasetçi (CHP Genel Başkanı
Kılıçdaroğlu) ve onu bile parti içinde devirememiş bir başka
siyasetçi (Muharrem İnce) var.
CHP'nin geleceği
Bu durumda siyaseti yorumlarken gerçeği görmemeniz mümkün
müdür?
Muharrem İnce'nin Tayyip Erdoğan'ı yenmesi mümkün değildir... Ama
eğer İnce CHP'nin oranından fazla oy alırsa ve hele bir de ikinci
tura kalırsa, Kemal Kılıçdaroğlu'nun sonu gelmiş demektir.
Kısacası 24 Haziran Cumhurbaşkanı seçimi CHP'nin kaderini belli
edecektir.
Özlemlerimiz
İşin özüne gelirsek... Nefretin değil hizmete dönük rekabetin
egemen olduğu bir ortamda siyasi yarışın yapılmasını özlemekteyiz.
Laf ebeliğinin seçmende karşılık bulmadığı, demokratik siyasetin
karşıt görüşlere yaşama hakkının güvencesi olarak algılandığı bir
düzendir hayal ettiğimiz... Ülkeye hizmet edenlere teşekkür etmek
için onların ölmelerinin beklenmediği bir siyasi düzeni
özlüyoruz.