Kimyacı Lavoisier (1743-1794) "Hiçbir şey yoktan var olmaz ve var olan hiçbir şey vardan yok olmaz" demişti ya... Aynı kuram sosyal bilimler için de geçerli değil midir? Kendi tarihimizin bugüne yansımalarına bakınca da bu kuramın doğrulandığını ve "Devamlılık" olgusunun kaçınılmaz biçimde var olduğunu görmez miyiz?
Her şey devam ediyor
Ankara'yı İstanbullular kurmadı mı? Kurtuluş Savaşı'nı yöneten ve Cumhuriyet'in kurucu babaları olan askerler de, eski Osmanlı subayları değil miydi? Veya 2002'den bu yana iktidar olan AK Parti'nin oy aldığı seçmen tabanı irdelendiğinde, Serbest Fırka'dan Demokrat Parti'ye, Adalet Partisi'nden Özal'ın ANAP'ına uzanan bir sürecin yansımaları bulunamaz mı?
Modernleşme devrimleri
Atatürk'ün gerek devlet yapımıza gerekse toplumumuzun yaşamına "Batılılaşma" ve "Modernleşme" olarak getirdiği devrimler ve reformlar, aslında 3'üncü Selim'le başlayan ve daha sonra "Tanzimat"la devam eden bir arayışın vardığı noktalar değil midir? Bütün bu olguları tarih boyunca irdelediğinizde, reformculuğun bizde çok hoş karşılanmadığını da söylemeniz mümkündür.
Reformculuğun bedeli
Örneğin reformcu ve sanatkâr Padişah 3'üncü Selim'in Kabakçı Mustafa ayaklanması sonunda katledilmesini hatırlayabilirsiniz. 3'üncü Selim'in başlattığı reformları daha ileri taşıyan halefi 2'nci Mahmut'un, Mısırlı İbrahim Paşa karşısındaki yenilgisini ve Kütahya'ya kadar uzanan istilanın Padişah'ı kahrettiğini, 54 yaşındayken verem olduğunu ve bazılarına göre de kahrından öldüğü yorumlarını da hatırlayabilirsiniz.