Terörle mi, yoksa asıl başta Amerika olmak üzere Almanya gibi
müttefikimiz olan Batı ülkeleri ile mi mücadele ediyoruz? Bu
sorunun cevabı, içine girmekte olduğumuz "En Yeni Dünya Düzeni"nin
şifrelerini de içermekte.
"Yeni Dünya Düzeni"nden anladığımız, Soğuk Savaş ertesinde
Amerika'nın tek süper devlet olarak dünyayı haraca kestiği düzendi.
Kendisine tehdit olarak gördüğü ülkeleri kolayca işgal ederdi.
Panama'nın, Irak'ın devlet başkanları, Amerika için adi suçlular
konumundaydı.
En yeni dünya düzeni
Bu dönem geride kaldı. Artık dünyada Çin ve Rusya da birer denge
merkezi konumundalar. Ayrıca sade Türkiye değil, Filipinler ve
Venezuela gibi geçmişte Amerika'nın her dediğine "Evet" demeyi
kişilikli dış politika olarak algılayan ülkeler de eskisinden çok
faklılar. Bu arada Avrupa Birliği üyesi ülkeler de Amerika'nın
Rusya'ya karşı uyguladığı politikalardan hoşnut değiller.
Bu "En Yeni Dünya Düzeni"ne girerken geçmişte yaptığımız hataları
tekrarlamamalıyız. Bu hatalara verilecek en dramatik örnek 1974
Temmuzundaki "Kıbrıs Harekatı"nın yönetilmesidir.
Krizi yönetememek
O zamanki Ecevit- Erbakan koalisyonu askeri müdahale kararını
alırken bunun sonuçlarını hem hesap etmediler, hem de bu sonuçlara
dayalı oluşacak riskleri tahmin edemediler. Sonunda askeri
harekâtın birinci aşamasında öngörülen hedeflere ulaşılamadığı
için, Birleşmiş Milletler'in aldığı ateşkes kararına rağmen ikinci
harekât gerekti. "Kim Kıbrıs fatihi olacak" tartışması sonunda
harekâtın sonuçları kalıcı bir uluslararası siyasi çözüme
bağlanamadan, koalisyon dağıldı. Amerikan ambargosu, ekonomik
çöküntü, terör ve anarşinin tırmanması geldi. Bu dönem 12 Eylül
1980 askeri müdahalesi ile noktalandı.