Siyasi rakiplerimiz veya bizim gibi düşünmeyenler için en
aşağılayıcı kelimeleri ararken, dilimize renk ve zenginlik katan
şiirleri unuttuk... Eskiden insanlar şiir de okurdu toplantılarda.
Radyolarda şiir saatleri vardı.
Yasaklı olduğu dönemlerde bile hepimiz Nâzım Hikmet'in şiirlerini
ezbere bilirdik.
Fuzuli'ye de, Yahya Kemal'e de, Oktay Rıfat'a veya Metin Eloğlu'na
da tutkunduk bu topraklarda yaşayan bizler.
Mümkün olsa da, o eski güzel günleri de yeniden hayatımıza
sokabilsek. Bu Ramazan'da, iftar sofralarında şiirler de
okunsaydı.
Mesela İstanbul denilince Orhan Veli'yi de hatırlasaydık ve "Bu
Şehri Bırakmak"ın dizelerini seslendirseydik...
"Bu şehirde yağmur altında dolaşılır Limandaki mavnalara bakıp
Şarkılar mırıldanılır geceleri.
Bu şehrin sokakları boştur, Binlerce insan gelir gider
sokaklarında...
Her akşam çayını getiren Ve bir Beyaz Rus olmasına rağmen Hoşuma
giden garson kadın bu şehirdedir." Belki de Ahmet Haşim'i
hatırlardık İstanbul'u düşününce ve onun dizelerini
seslendirirdik...
"Akşamdan kalma İstanbul Öyle güzel bir akşamdan kalma ki Sen de
orada kal diyor şeytan Bitmesin diye bitmiş olan bu akşam." Mübarek
Ramazan'ın yaşamımıza barış, uzlaşma, karşılıklı anlayış
getirmesini diliyorum.