Fellini'nin "Sofraya oturduğumda en genç bendim, o sofraya bir
daha oturduğumda en yaşlı bendim" diyerek yılların nasıl insafsızca
bir süratle geçtiğini anlatmasını hep hatırlarım.
16 Nisan'da Cumhurbaşkanlığı sistemine geçişin oylanacağı
referandumu yaşayacağız ya... Yıllardan 1950, aylardan mayıstı...
Ankara'da ilkokulum Mimar Kemal'e gidiyordum. Sakarya Caddesi'ndeki
bahçeli kahvelerden birinde radyodan "Ajans haberleri" okunuyordu.
Birden kahvedekiler ayağa kalkıp birinci haberi alkışlamaya
başladılar. Haberde "Celal Bayar Türkiye'nin 3'üncü Cumhurbaşkanı
seçildi" deniliyordu.
Geçen yüzyıl
Radyoda Celal Bayar'ın Türkiye'nin 3'üncü Cumhurbaşkanı seçildiği
haberi, "Geçen yüzyıl"da okunuyordu. Acaba bugünün ilkokul
çocukları da, Abdullah Gül'ün 11'inci, Tayyip Erdoğan'ın da 12'nci
Cumhurbaşkanı seçildiği haberini nasıl duyduklarını, 22'nci
yüzyılda hatırlayacaklar mı? Düşünün ki Turgut Özal'ın, Süleyman
Demirel'in Cumhurbaşkanlığı dönemleri "Geçen yüzyıl"ın gelişmeleri
arasındaydı. "28 Şubat post modern darbesi" de 1997'de, yani geçen
yüzyılda kaldı...
Kötü anılar
Bu yüzyılın en unutulmayacak anısı herhalde 15 Temmuz 2016'daki
darbe teşebbüsüdür. Eğer 16 Nisan referandumunu evetleyerek geride
bırakırsak, bu tür anılarımız artık hiç olmayacak demektir. Ama bu,
daha başka olayları yaşamayacağımız anlamına gelmiyor. Değişim ve
tarihin akışı öyle olayları yaşatıyor ki uluslara...