24 Haziran Pazar günü sandık başına gidip oylarımızı
kullanacağız... Çok partili demokrasiye geçtiğimizden bu yana
olduğu gibi, oylarımız ülkenin siyasi geleceğini belirleyecek... Ya
da öyle mi sanıyoruz?
Çok partili demokrasiye geçtiğimizden beri yaşadığımız askeri
darbeleri, ekonomik krizler sonrasında oluşan yeni tabloları,
Kıbrıs'a askeri müdahale ertesindeki beklenmeyen siyasi gelişmeleri
falan bir hatırlayın...
Kimin eli kimin cebinde
Dahası var mı? FETÖ'nün ya da PKK'nın arkasında CIA'nın ve
Pentagon'un bulundukları kuşkusunu zihnimizden atabiliyor muyuz?
1999'da Abdullah Öcalan Amerika tarafından Türkiye'ye teslim
edilirken Fetullah Gülen'in de Amerika'ya göç etmesi gerçekten bir
rastlantı mıydı? CIA içindeki "Özel Operasyon Birimi"nin ABD
karşıtlarının elimine edilmesi ile yani suikastlarla
görevlendirildiğini bilmiyor muyuz?
Menderes'in sözleri
Biz siyaset yapıyoruz diye birbirimize ağzımıza geleni söylerken,
birilerinin bizimle oynadıklarını hiç hissetmiyor muyuz? Bir büyük
tekrarı yaşamaktan zevk mi alıyoruz acaba? Mesela 1955'te rahmetli
Başbakan Adnan Menderes iktidardaki Demokrat Parti'nin grubunda
şöyle konuşmuş:
- Sevgili arkadaşlarım, Hükümete sabah akşam hakaret edilir.
Meclise sabah akşam hakaret edilir... Bizce bunları aynen
kendilerine iade etmek her zaman mümkündür. Ama bütün bunlardan
memleketin hayrına şeyler çıkmaz. (Başbakan Adnan Menderes'in
Meclis Konuşmaları. Derleyen Dr. Faruk Sükan)
Çok şey yaşadık ama...
Rus uçağının düşürülmesini, Rus Büyükelçisinin öldürülmesini, Gezi
kalkışmasını, 15 Temmuz darbe girişimini yaşayan bir ülkenin
siyasetçilerinin geçmişte yaptıkları hataları bugüne taşımalarını
anlamak mümkün müdür? Ya da acaba La Bruyere'nin özdeyişindeki
tanım gibi hepimiz toplum olarak sürekli çocuk mu kalıyoruz?
- Çocuklarda ne geçmiş ne de gelecek vardır. Bu yüzden sadece
günceli yaşarlar...
Özetle, seçimlerin sonucu bu kadar yaklaşmışken, adayların hiç
olmazsa üsluplarına biraz özen göstermeleri doğru olmaz mıydı?