Çoğulcu ve özgürlükçü demokrasinin otoriter ve totaliter
sistemlerden bir temel farkı da "Yönetimlerden hesap sorulması"dır.
Seçilmiş yönetimler özellikle dış politikadaki hatalarının
bedelini, sonunda mutlaka öderler...
Saddam Hüseyin'in İran'a karşı başlattığı savaşta, milyona yakın
Iraklı genç öldü ya da yaralandı. Bu savaşın hesabını vermesini
hiçbir Iraklı Saddam'dan isteyemedi. Hitler'in Polonya'ya
saldırarak başlattığı 2'nci Dünya Savaşı'nı Almanya çok ağır
bedelle ödedi. Ama hiçbir Alman Hitler'den hesap
soramadı.
Bazı örnekler
İki diktatörün ihtiraslarının boyunun akıllarının boyundan uzun
olması sonucunda ülkeleri işgal edildi. Saddam asıldı, Hitler
intihar etti.
Buna karşı İngiltere'de Başbakan Eden "Süveyş Harekâtı" sonunda
siyaseten bitti... Fransa'da Çin Hindi ve Cezayir fiyaskoları
sonunda 4'üncü Cumhuriyet demokrasisi De Gaulle'ü başa
getirdi ve "5'inci Cumhuriyet"e geçildi. Amerika'nın
Vietnam'da giriştiği haksız savaş yenilgiyle biterken, Amerikan
demokrasisi "Watergate Olayı" ile sadece o dönemin kadrolarını
temizlemedi, Başkan Nixon da yüz kızartıcı bir konumda istifa
ettirildi.
Trajik sonuçlar