Zihnimizi kurcalayan o kadar çok soru var ki... Mesela Rusya ile
Amerika'nın Suriye'deki Kürt devleti tasarımı üzerinde Türkiye'ye
karşı birleşip anlaştıkları kuşkusu bile var gündemde... Afrin,
Menbiç gibi yer isimleri rüyalarımıza kadar girmiyorlar mı? Yahut
acaba Anayasa Mahkemesi düşünce özgürlüğü örtüsü altında FETÖ
soruşturmalarını engellemeye mi çalışıyor gibi bir kuşku da var...
İç siyasette de Abdullah Gül ile Ahmet Davutoğlu isimleri üzerinde
yoğun spekülasyon yapılmıyor mu?
Savaş davulları
Bir yanda Ortadoğu'nun her yöresinde adeta savaş davulları
çalarken, bir yanda da sivil ve askeri darbe girişimleri arasında
çok partili demokrasiyi hâlâ koruyabilen Ortadoğu ülkesi Türkiye'de
birileri, sanki ne yaparlarsa yapsınlar bir şey olmazmış gibi
davranıp konuşabiliyor.
Almanya benzetmesi
Dün CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu Anayasa Mahkemesi'nin
kararlarına karşı mahkemelerin direnmelerine değinirken,
"Türkiye'nin bugünü 1940'lar Almanya'sına benziyor" dedi...
Kılıçdaroğlu'na göre o dönemin Almanya'sının yargıçları sadece
Führer'i memnun etmek için kararlar verirlermiş.
Biz bize benzeriz
Oysa CHP'nin tek parti olduğu ve İstiklal Mahkemesi kararlarının
temyiz edilemediği dönemlere atıfta bulunsaydı, daha yerli malı bir
tarih anlayışını sergilemiş olmaz mıydı? Mesela Hüseyin Cahit
Yalçın'ın, Ahmet Emin Yalman'ın neden kaç yıl gazetecilik
yapamadıklarını falan irdeleseydi... 1946-50 arasında 400 defa
kapatılan gazeteleri hatırlar mı acaba? Ama nedense bizim
geçmişimizi hatırlayıp bugünle mukayese etmek bazılarına pek uygun
gelmiyor.