Durumlar ve koşullar değiştiğinde "Pozisyonumuz" diyerek
arkasında durduğunuz ve "Taviz vermeyiz" diyerek bir nevi
kutsadığınız çizginizi değiştirmeniz, hem aklın hem de
çıkarlarınızın gereği değil midir?
Bu duruma somut örnek "Suriye Krizi"nin çözümünü Beşşar Esad'ın
gitmesine veya kalmasına endekslemek olamaz mı? Çünkü şu anda olay
özellikle bizim için, Beşşar Esad'ın gitmesinden veya kalmasından
öteye boyutlar içermekte... Bunun gibi mesela Suriye'de iç savaş
başladığı sırada Rusya'nın askeri varlığı ile bu ülkeye yerleşeceği
düşünülür müydü? Ya da son dönemde her alanda çok olumlu ilişkiler
kurduğumuz Rusya ile düşman kamplarda olacağımızı tahmin edebilir
miydik?
Eski dünyalılık
Kısacası her an değişen ve yeni aşamalara sürekli gebe bir ortamda
siyasetinizi hep aynı söyleme kilitlediğinizde, problemlerle
karşılaşmanız kaçınılmaz olur. Ama "Eski Dünya"nın bir
parçasıysanız, yeni durumlara uyum göstermenizin gecikmeli olması
da galiba kaçınılmazdır.
Yunan asıllı bir Amerikalı olan ve eski başkanlardan Clinton'a
danışmanlık da yapan George Robert Stephanopoulos'la yaptığım bir
konuşmayı hep hatırlarım. Stephanopoulos Kıbrıs'a çözüm üretmek ve
bu konuda Başkan'a bir rapor vermek için Türkiye ile Yunanistan'a
ziyaretler yapıyordu. Kıbrıs- Türkiye- Yunanistan sarmalını
yorumlarken, şu gözlemini seslendirmişti:
Çözüm üretmek zor
- Bu coğrafyada ülkelerin sorunlarına çözüm üretip, bunları geride
bırakmaları ve yarına dönük işbirliği projeleri geliştirmeleri çok
zor. Çünkü hangi sorunu ele alsanız, anlaşmazlığın tarafları bu
sorunun arkasındaki uzak tarihten işe başlamayı tercih ediyor.
Mesela Ortadoğu ülkeleri ile Avrupa ülkeleri arasında güncel
konulara girmek için Haçlı Seferleri olayını da konuşmanız
gerekmekte. Türkiye ve Yunanistan arasında Kıbrıs'ı dostluk ve
işbirliğinin engeli olmaktan çıkartmak istediğiniz zaman,
İstanbul'un Fethi'nden, Mora İsyanı'ndan, sizin Kurtuluş
Savaşı'nızdan da konuşmak gerekiyor.