Bazı kesimlerde görülen ve hemen her alanda seslendirilen
nostalji takıntısının sahipleri, zaman zaman Nasrettin Hoca kadar
özgüvenli olmayı denemelidirler.
Bu öyküyü duymuşsunuzdur... Nasrettin Hoca hem yaşlanmış, hem de
şişmanlamış. Eskiden kolayca yaptığı hareketler ona zor gelmeye
başlamış. Bir sabah evinden çıkmış, kapısının önünde bağlı duran
eşeğine binmeye çalışmış. Ama ne bacağını yeterince
kaldırabiliyormuş, ne de ağır bedenini eşeğin sırtına aktaracak
hamleyi yapabiliyormuş.
Gençliği farklı mıydı?
Hoca'nın bu çaresiz uğraşını izleyen mahallenin çocukları gülmeye,
onunla alay etmeye başlamışlar. Bunun üzerine Nasrettin Hoca
çocukların da duyabileceği yüksek sesle bir nevi iç geçirmiş.
- Nerede o eski günlerdeki çevik Nasrettin, diye yüksek sesle
seslenmiş.
Sonra da alçak sesle kendi kendine "Ulan ben senin gençliğini de
bilirim" diye söylenmiş.
Eski ile yeni
Mesela "Nerede o eski siyasetçiler" diye yakınanlar Soğuk Savaş'ta
ABD'nin figüranları olarak özellikle dış politikada iradelerini
Washington'a teslim eden kadroları mı örnek gösterirler acaba? O
dönemde Moskova'nın veya herhangi bir önemli başkentin Ankara ile
bir meselesi olduğu zaman, bu mesele Washington'a taşınır, oradan
karar çıkardı. Şimdi eğer bir ikili sorun varsa Putin, Tayyip
Erdoğan'la konuşuyor.
Eski kamplaşmalar
"Eskiden böyle kamplaşma yoktu" diyenler, 1950'li yıllarda
DP'lilerle CHP'lilerin mezarlıklarını bile ayırdıklarını, "Vatan
Cephesi"ni veya 1970'lerin "Milliyetçi Cephe" koalisyonlarını
herhalde hatırlamıyorlar.
Bazıları da "Eskiden kentliler daha uygardı" demiyorlar mı
mesela?
Daha mı uygardık?
6-7 Eylül 1955'te İstanbul Rumlarının evlerini, dükkânlarını
yağmalayanlar, Fener Patrikhanesi'nin mezarlığındaki kemikleri
çıkartanlar, sanki İstanbul'un kentlileri değildiler. Sanki bir
başbakanı ve iki bakanı 20'nci yüzyılın ikinci yarısında idam
edenler de ecnebilerdi...
Hele kişilere dönük saplantılarla siyaset yaptıklarını
zannedenlerden bazıları, kendilerini bu alandaki ilk örnekler
olarak görmüyorlar mı? Oysa Osmanlı'dan beri çapulcuların, kişilere
dönük nefretlerle sokağa döküldüklerini bilmiyor muyuz? Patrona
Halil veya Kabakçı Mustafa zaman tüneline girip Gezi kalkışmasında
kendilerini bulsalardı, durumlarını yadırgarlar
mıydı?