Hem seçim kampanyasını hem de Ramazan Bayramı'nı aynı anda
yaşamak, iki konuda da nostaljiye yönlendiriyor insanı... Aslında
eski seçim kampanyaları ile bugünküler arasında, sadece
televizyondan yapılan propaganda konuşmaları farkı var. Ama bugünkü
kampanyada eksik olan en dikkati çeken şey Yenice sigarasıdır.
Yenice kutuları
Eski seçimlerde milletvekili adayları özellikle kırsal kesimlerde
köyün kahvesine giderlerdi. Orada seçmenlerin isteklerini Yenice
sigarasının mukavva kutusunun arkasına not ederlerdi. Sonra
kutudaki sigaralar bitince de, kutuyu buruşturup atarlardı.
Aydemir anısı
Bugünkü muhalefet sözcülerinin kuru sıkı atarak, sonsuz vaatlerde
bulunmaları eski seçimlerde de vardı. Ama o dönemde
cumhurbaşkanları ya darbelerle belirlenirdi ya da TBMM seçerdi
onları. Cumhurbaşkanını halk seçmezdi. Şevket Süreyya Aydemir
1930'lu yıllarda Doğu'daki kırsal kesim insanlarının Abdülhamit'i
hâlâ Devlet Başkanı sandıklarını görüp şaşırmıştı.
Altay'ın seçimi
Tek Parti döneminde milletvekili adaylarını Ankara belirler ve
onları yine Ankara seçerdi. Orgeneral Fahrettin Altay Konya'da ordu
komutanıyken, gelen gizli yazıda "Köylü ve çiftçi bir mebus adayı
seçip Ankara'ya gönder" talimatı vardır. Altay bir köyde şartlara
uygun adayı bulur. Adayın okuma yazma bilmesi şartı olduğu için,
ona sorar ve aday adayı da "Okuma yazma biliyorum" der. Fahrettin
Altay otomobilinin plakasını gösterip "Oku bunu" deyince aday adayı
"Okuma biliyoruz dedikse de profesör değiliz paşam" diye cevap
verir.
Kasım Gülek
1950 sonrası seçimlerde ana muhalefet CHP'nin yıldızı Kasım
Gülek'ti... Gülek köy koy dolaşır, herkesin elini sıkardı. Bir kez
Yeniköy'e gelmişti ve herkes onunla el sıkışmak için kuyruğa
girmişti. Baktım bazıları Gülek'le tokalaştıktan sonra yeniden
kuyruğa girip bir kez daha el sıkmaya hazırlanıyordu.
Padişahın talebi
Çok eskiden ise, kimse seçmene gidip vaatlerde bulunmazdı. Buna
karşı Padişah kullarından bir şeyler isterdi... Buna örnek bir olay
vardır. Padişahtan, Bağdat valisine acil bir istek mesajı gelmiş.
Mesajda "Acele 100 bin ton çayı paketleyip, İstanbul'a gönderin"
diye irade buyruluyormuş. Vali paşa da bu mesajı alınca, İstanbul'a
"Padişahımın Çin imparatoruna gönderdiği mesaj, yanlışlıkla vali
kulunuza geldi. Arz ederim" diye cevabi bir mesaj göndermiş.
Bugün böyle bir şey olsaydı bir aday "Biz iktidar olursak her hafta
100 bin ton çay üreteceğiz" diye konuşma yapardı herhalde...