Günlük polemiklerin ya da alışılmış yaşamın üzerine çıkıp "Büyük Olay"ı görmek her zaman kolay değildir. Buna en çarpıcı örnek John Reed'in "Dünyayı Sarsan 10 Gün" kitabında vardır.
St. Petersburg'da 1917'de Sovyet Devrimi olurken, kitleler olayın farkında değildiler.
Kadetler Kışlık Saray'a saldırırken, halk kentin öte yakasında tiyatrolara, lokantalara girmekteydi. Oysa çok kısa süre sonra değişim bütün ağırlığı ile toplumun tüm kesimlerinin yaşamlarını derinine etkileyecekti.
RTE olayı...
Biz de olayların gelişimi sırasında, neyin eskisinden çok farklı olduğunu pek düşünmedik. Bugün de 16 Nisan referandumuna dönük kampanyaları izlerken veya Avrupa Birliği ülkeleri ile Türkiye arasındaki gerginlikleri gözlemlerken eskiye göre çok farklı olan durumların nedenini pek araştırmıyoruz.
Oysa bu farkın adı Recep Tayyip Erdoğan'dır.
Hayalleri zorladı
Alışılmış siyasi yaşamda, özellikle liderler çok açık konuşmazlardı. Amerika ya da Avrupa ile arayı açabilecek sözlerden, bu sözler gerçekleri yansıtacak olsa bile kaçınılırdı. Herkese dost ve müttefik diye hitap edilirdi. Hele İsrail'e Filistin sorununu kastederek "One minute" çekmek hayal bile edilemezdi.