Bu pazar günü eşlerini öldüren ve muhtemelen akıl hastası olan
erkeklerle ilgili kan donduran haberleri bir kenara bırakmayı
deneyelim...
Çünkü sade bugün değil tüm tarih bu günkü cinayetlere taş
çıkartacak katliam haberleri ile doludur. Eğer sadrazamını iftara
davet edip boğduran ya da oğlunu öldürtmekle yetinmeyip torunlarını
da öldürten büyük padişahları hatırlarsanız, bu tür ölümlerin de
hayatın parçaları olduğunu görürsünüz.
Bunlar yaşatıyor
Bu pazar öldürenlerden değil de yaşatanlardan ve insanları
duygulandıranlardan söz edelim. Örneğin bazı şairlerle bazı
bestekârların birliktelikleri, duygu tellerimizi öylesine
titretirler ki, yeniden doğmuş gibi hissederiz kendimizi.
Bakmıyor çeşm-i siyah
Örneğin Mehmet Sadi Bey'in dizelerini Hacı Arif Bey Nihavent'ten
bestelemiştir. Aradan geçen yüzyıllara rağmen bu şarkıyı her
dinleyişimizde, duygu seline kapılmaz mıyız?
"Bakmıyor çeşm-i siyâh feryâde/ Yetiş ey gamze yetiş imdâde/
Gelmiyor hançer-i ebrû dâde/ Yetiş ey gamze yetiş imdâde." Ya da
daha yakın günlere gelip Yahya Kemal Beyatlı ile Münir Nurettin
Selçuk birlikteliğine uzanırsak... Örneğin Sessiz Gemi'yle Hicaz
Hümayundan yolculuğa çıkanları anarsak...
Sessiz gemi "
Artık demir almak günü gelmişse zamandan,/ Meçhule giden bir gemi
kalkar bu limandan./ Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol;/
Sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol./ Rıhtımda kalanlar bu
seyahatten elemli,/ Günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli./
Biçare gönüller! Ne giden son gemidir bu!/ Hicranlı hayatın ne de
son matemidir bu!/ Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler;/ Bilmez
ki giden sevgililer dönmeyecekler./ Birçok gidenin her biri memnun
ki yerinden,/ Birçok seneler geçti; dönen yok seferinden."
Tereddüt
İsterseniz daha geriye gidelim...
Orhan Seyfi Orhon'la Rıfat Çağatay'ın "Tereddüt"teki Nihaventten
birlikteliklerini hatırlayalım...
Sarahaten acaba söylesem darılmaz mı?/ Darılmak âdeti bilmem ki
çapkının naz mı?/ Desem ki "Ben seni...", yok, dinlemez ki hiddet
eder/ Niçin, bu sözde ne var sanki, hiddet etse ne der/ Desem ki
"Ben seni çok...", ya kızar konuşmazsa?/ Derim "Bu çektiğim, insâf
edin, eğer azsa..."/ Desem ki "Ben seni pek çok...", sakın gücenme
e mi/ Sakın gücenme eğer anladınsa sevdiğimi.