Bazılarına göre Türk siyasetinin tedavi edilmesi gereken hastalıklarından biri "Kamplaşma"dır... Bu hastalığın semptomları arasında "Nefret", "Önyargılılık", "İdeolojik saplantılar", "Kişilere dönük takıntılar" benzeri zihinsel sapkınlıklar vardır...
"Kamplaşma" gerçekten tedavisi gereken bir siyasal hastalık olabilir... Ama şu anda çok sağlıklı beyinleri ve çok geniş kesimleri de etkileyen siyasal ruh durumunun "Güvensizlik krizi" olduğunu görmemiz gerekir. Bunu "Aldatılmışlık sendromu" şeklinde de niteleyebiliriz.
Aldatanlar çeşit çeşit
Şöyle bir düşündüğünüz zaman geniş halk kesimlerinin de etkilendiği "Aldatılmışlık sendromunu"nu üreten aktörleri açık ve seçik biçimde görebilirsiniz... Örneğin kendilerini "Hizmet" olarak niteleyen ve dini bir cemaat kisvesi altında örgütlenen bir grubun, devleti ele geçirmek için adliyede, poliste örgütlendiği ve darbe girişimleri açığa çıktıktan sonra çok geniş kesimler, "Amma da aldatılmışız" diyerek bunalımlara düşmemişler midir?
Terör açılımı mı?
Aynı şekilde "Açılım Süreci"nin kalıcı ve demokratik bir sonuca ulaşması için tabuları yıkan siyasetçiler ve onlara destek veren seçmen kitleleri aldatılmadılar mı? Bu sürecin bir tarafı olan Kürt siyasi hareketinin aktörlerinin iradelerini PKK terörizmine teslim ettiklerini ve devletin hoşgörüsünü istismar ederek müstakbel terör eylemlerinin altyapısının hazırlanmasına destek olduklarını görünce, barışı bekleyenlerin "Amma da aldatılmışız" duygusuna kapıldıklarını görmüyor muyuz?