Ne kadar uyutulduğumuzu ve aldatıldığımızı öğrendikçe,
uykularımız kaçmıyor mu? Soğuk Savaş döneminden başlayarak bize
"Hür Düşünce" ve "Sorgulayan Akıl" diye öğretilenlerin, dış dünyada
ve özellikle Amerika'da yazılan senaryoların öğeleri olduklarını
çok geç anlamadık mı? Aramızdan birileri Amerika'nın "Düşünce
Kuruluşları"nda görev aldıkları zaman, onların bilge kişiler
olduklarını kabullenmedik mi? Bu düşünce kuruluşlarından biri olan
RAND Corporation'un internet sitesindeki bir yazıda "DEAŞ'ın
Türkiye'ye üs kuracağını ve buradan Batı'ya saldıracağı" şeklindeki
bir varsayımı okuyunca, kendi kendime güldüm. Sözde düşünce
kuruluşları
Bu RAND, "Resarch" ve "Development" kelimelerinin baş harfleri
birleştirilerek oluşturulmuş bir "Think Tank" yani "Düşünce
kuruluşu"nun adıdır. Doğrudan Pentagon'un yani Amerikan
Genelkurmayının bir organıdır. Amerikan hükümeti bu Düşünce
Kuruluşu'na da bütçeden her yıl milyonlarca dolar ödenek ayırır.
"Hudson Enstitüsü" diye bilinen Think Tank da, RAND'ın bir
türevidir. Ajanlar kiralarlar
Bu kuruluşların düşünce ürettikleri sanılır. Oysa bunlar Amerikan
derin devletinin belirlediği stratejilere katkılarda bulunurlar. Bu
katkılar sadece düşünce üretimi ile yapılmaz. Dünyadaki hedef
ülkelerde çeşitli mesleklerden insanlar gizlice maaşa bağlanarak,
amaçlanan hedefe karşı çalışmalar yaparlar. Bu hedefler, bazen bu
kiralık insanları kendi ülkelerine yönelik komploların ajanları
haline de getirir. Yeni hedefler
Örneğin RAND yolun başında Sovyet komünizminin çökertilmesini
amaçlayan çalışmalar yapmıştı. CIA ile RAND'ın işbirliği sonucunda
her türlü yeraltı çalışmaları yapılmıştı. Şimdi ise RAND özellikle
Müslüman nüfusun ağırlıklı olduğu ülkelere dönük sözde araştırma
çalışmaları ile, bu ülkelerin iç siyasetlerini şekillendirmeye
çalışıyor. Bu açıdan Türkiye özellikle...