Biz burada devletin de toplumun da yaşamına bir kâbus gibi inen
darbe teşebbüsünün izlerini temizlemeye çalışırken, stratejik ortak
ve müttefik olarak gördüğümüz ülkelerin olayı hafife almaları ve
hatta bazılarının "Yazık oldu darbecilere" benzeri söylemlerle
olaya yaklaşmaları, bizi şaşırtmamalı.
Uluslararası ilişkilerin karşılıklı çıkarlara ve bazıları üzücü
olan gerçeklere dayalı olarak yürüdüğünü artık öğrenmiş olmamız
gerekiyor.
Darbe geleneği
Örneğin Türk ordusu ile "Darbe geleneği" arasındaki ilişki üzücü
olsa da bir gerçek. Neticede 1960'tan bu yana 4'ü başarılı olan 7
darbeye sahne oldu bu ülke. Bu bakımdan son darbe girişimini dış
ülkelerin, bizim gibi tepki ile karşılamamaları ve beklenilen bir
gelişme gibi görmeleri doğal olabilir.
Bütün bu gelişmelerin sonunda cevabı aranan soru, "Darbe girişimi
Türkiye'nin dış ilişkilerinde köklü değişikliğe yol açar mı"
şeklindedir.
Nitekim Amerika'nın Sesi'ne bu konuda açıklamalar yapan Henry
Barkey "Türkiye NATO ve ABD'ye muhtaç" dedikten sonra şunları da
ekledi:
Bağımlı bir ülke miyiz?
- Brexit olayından sonra Türkiye'nin Avrupa'dan umudu kalmadı.
İngiltere'siz bir Avrupa Türkiye'yi alamaz.
- Türkiye ABD ile ilişkilerini bozarsa NATO ile de ilişkileri
bozulur. Türkiye bu riski göze alamaz.
Woodrow Wilson International Center for Scholars'ta Ortadoğu
programının direktörlüğünü yürüten Henry Barkey, Türkiye'yi çok iyi
bilen ve sürekli izleyen "derin Amerika"nın önde gelen bir
figürüdür. Bu bakımdan onun "Gülen'in iade edilmesi kolay değil" ya
da "103 subayın tümünün Gülenci olması mümkün değil. Kendilerini
Kemalist addeden ve YAŞ'ta emekliye ayrılacak askerler de vardı"
şeklindeki açıklamalarını da dikkate almamız gerekiyor.