Rahmetli Kemal Ilıcak, dönemin iki yıldız siyasetçileri olan
Süleyman Demirel'le Turgut Özal'ın üsluplarındaki farkı şöyle
anlatmıştı:
-Süleyman Demirel'e bir sorunu götürdüğünüzde ceketinin
göğüs cebinden küçük bir Anayasa kitabı çıkartır.
Söz konusu olan sorunun çözümünde Anayasa'nın
hangimaddelerinin engel olacaklarına bakar. Aynı
sorunu Turgut Özal'a götürdüğünüzde ise, Özal
ceketinin göğüs cebinden minik bir hesap
makinesi çıkarır. Söz konusu olan sorunun çözümünün
kamuya kaç liraya mal olacağını hesaplar.
Erdoğan'ın üslubu
Türk siyaset hayatının son yıldız ismi olan Recep Tayyip
Erdoğan'ın üslubuna gelince...
Cumhurbaşkanı Erdoğan dün Elazığ'daydı... Önceki gün de
Maraş'taydı... Yaptığı konuşmaların içeriğini değerlendirdiğinizde,
Erdoğan'ın alışılmış bir Cumhurbaşkanı gibi değil
sanki "Türkiye ili"nin Belediye Başkanı gibi bulunduğu
kentlerin sorunlarını, yapılan yatırımları, ihtiyaç duyulan
tesisleri birer birer sıraladığını görüyorsunuz.
Eserler ortada
Demirel'in "GAP'ı kimseye gaptırmam" diyerek bir büyük
projeye sahip çıkması veya Özal'ın "Ben
birinci köprüyü satıp ikincisini yaparım" diyerek siyaset
sahnesine yeni bir ufuk açması, tabii ki
unutulmaması gereken olaylardır. Bu açıdan
baktığınızda mesela "Marmaray" ya da "Avrasya
Tüneli" söz konusu edildiğinde, Erdoğan'ı hatırlamamak
mümkün müdür? Ya da "Kara Tren"in yerine "Hızlı
Tren"in geçmesi başka türlüdeğerlendirilebilir mi?
Engellemelere paydos
Referandumla halkoyuna sunulacak olan Anayasa değişiklikleri,
vizyonu ve misyonu olan siyasetçilere ve şu
andaki Cumhurbaşkanı Erdoğan'a büyük bir imkan sunuyor.
Arkalarında TBMM çoğunluğu bulunan başbakanların
bile, bir projeyi gerçekleştirmek için neler
çektiklerini defalarca gördük. Bir yanda vesayetçi
kurumlar, bir yanda tutucu muhalefet, Türkiye'nin tarihteki
yürüyüşünü elbirliği ile yavaşlattılar.