Tabii ki tarihten bugüne kalan olumlu ve olumsuz gerçekleri yok sayamazsınız... Tabii ki içinde bulunduğunuz coğrafya, size de olumlu ve olumsuz yansımalarını gönderir. Bu tabloyu değerlendirirken petrol zengini komşularımızla bizim kaderimizin neden farklı olduğunu da düşünmemiz gerekmez mi?
İyi ki petrol zengini değiliz
Bir başka deyişle iyi ki Türkiye'de, İran'da, Irak'ta olduğu gibi
topraklarımızdan petrol fışkırmamış... Bu nedenle ekonomik
kaderimizi yer altı zenginliklerine endekslemek yerine, kendi
kadrolarımızı oluşturduk, endüstrimizi kurduk... Dünya rekabetine
petrol ve doğalgazla değil, emekle bilginin kaynaştığı bir çizgi
üzerinden açılmak zorunda hissettik kendimizi.
Titreşiyorlar
Bugün "Ya petrolün varil fiyatı 20 dolarlara düşerse" diyerek
titreşen enerji zengini komşularımızın karşısında, Türkiye çok
farklı bir konumda değil mi? Bu farklı konumumuzun çok önemli bir
diğer öğesi de kendimize vazgeçilmez hayat tarzı olarak seçtiğimiz
"Çoğulcu demokrasi"dir. Tarih ve coğrafyanın Ortadoğu'ya mahkûm
ettiği Türkiye, bugünü ve yarını ile Avrupa Birliği'nin simgelediği
hukuk ve özgürlükler dünyasının içinde yer almayı kendisine hedef
olarak seçmiştir.
Kimler fonlanır?
Topraklarından petrolün adeta fışkırdığı komşularımıza bakın.
Petrol paraları ile diktatörler, teokratik oligarşiler ve Batı ile
Doğu'nun silah üreticileri fonlanır. Sürekli kendi aralarında
çekişirler ve zaman zaman savaşır, savaştırılırlar. Petrol
paralarının kitlelere refah taşıması gerekirken, bu ülkeler sosyal
adaletsizliğin laboratuvarları gibidir.
Özeleştiri yapamazlar
Bu bozuk tablonun oluşmasındaki kendi yanlışlarından kaynaklanan
nedenleri pek aramazlar. Özeleştiri yapmazlar. Bütün kabahatin ve
sorumluluğun ya emperyalizmde ya da Siyonizm'de olduğunu
tekrarlayıp dururlar. Örneğin Irak'ta kimse Saddam'a "Neden İran'la
savaşıp, yüzbinlerce genç insanın ölmesine sebep oldun" diye
soramamıştır. Sormayı düşünenlere bile hayat hakkı tanınmamıştır
Irak'ta.