Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın muhtarlar toplantısında açıkladığı
"Yeni Güvenlik Anlayışı", eğer bu anlayışın gerekleri tam olarak
yerine getirilirse, Türkiye'ye nefes aldıracaktır.
Tehlikeler ve tehditler kapıya gelmeden bunları kaynaklarında
kurutmak, düne kadar alışık olmadığımız bir siyaset ve icraat
tarzıydı.
Terör ya da dış kaynaklı krizler toplumun dengelerini sarsar
noktaya geldikten sonra bunlara karşı önlemler alınırdı. Bir
anlamda da bunların köküne inilmez ve adeta ilerideki yeni krizlere
kadar unutulurlardı.
Kaçınılmaz bir yeni dönem
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı bu yeni anlayış sürecine yönlendiren
olaylar dizisinin başlangıcını, "Barış Açılımı"nı Kandil bağımlısı
Kürt siyasetçilerin istismar etmelerinde ve uzlaşma sürecini PKK'ya
silah yığınağı yapmak için fırsat olarak değerlendirmelerinde
bulabiliriz.
Sonuçta "Yeni Güvenlik Anlayışı"nın somut örneklerini içeride PKK
ile mücadelede ve dışarıda da "Fırat Kalkanı Harekâtı"nda
görüyoruz.
Devletin tüm kaynakları bu iki alandaki girişimlere açılmış ve kısa
sürede kesin sonuçlar alınmaya başlanmıştır.
Rehavete yer yok
Sınırımızın Suriye tarafından Gaziantep'e ve Kilis'e yönelen
roketli tehditler ve PYD'nin sınırımıza yerleşme hazırlıkları
üzerine de Fırat Kalkanı Harekâtı başlatılmıştır. Bu şekilde uzun
süredir seslendirdiğimiz "Güvenli Bölge"yi duymazdan gelenlere
karşı, bu olay gerçekleştirilmiştir.
Yeni Güvenlik Anlayışı'nda, eski anlayış dolayısıyla devletin
alışık olduğu rehavete asla yer olmayacaktır.