Kendimi bildim bileli gazeteciyim... Gazeteciliğe meslek olarak
Cumhuriyet gazetesinde dış haberci ve yorumcu olarak başladım.
1950'den başlayarak her önemli iç ve dış siyaset olayını, babam da
siyasetçi olduğu için bilinçli şekilde izledim. 1960'tan sonra ise
bir gazeteci olarak değerlendirdim gelişmeleri.
Kamplaşmalar
Soğuk Savaş'ın en yoğun dönemiydi 1950'ler ve 60'lar... Soğuk Savaş
Ortadoğu'ya kamplaşmalarla yansımıştı. Suriye ve Mısır Sovyet
ittifakının üyeleriydiler. 1957'deki Kasım darbesi ile Irak da,
Amerika'dan ve dolayısıyla Ankara'dan uzaklaştı. Daha sonra (1980)
Amerika'nın kalesi olan İran da Humeyni ile ittifaktan kopacaktı.
Kısacası Soğuk Savaş Ortadoğu'ya da yansımıştı.
Sadece izledik
Bu süre boyunca biz Türkiye olarak gelişmeleri sadece izledik.
Zaten bizim fikrimizi de soran yoktu... Abdülnasır dolayısıyla
Mısır olayların merkezindeydi. Daha sonra Kaddafi ile Libya ve
Saddam dolayısıyla Irak da, ağırlık kazandı bölge ve dünya
siyasetinde. Biz bölgeye sanki Amerika kıtasındaymışız kadar
uzaktık. 6 gün savaşında İsrail Kudüs'ü işgal edince, Dışişleri
Bakanı Çağlayangil Arapların yanında yer alan açıklamalar yaptı ama
sanki özür dilermiş gibi "Arabize olmadık" diye konuşmalar da
yaptı. Gerçekten Arabize olduğumuz takdirde Amerika'nın bir darbe
yaptıracağını biliyordu çünkü.
Ne Şam'ın şekeri
Bütün bu dönemleri gazeteci olarak yaşadım. Bölge ülkelerini
yakından tanıdım. Enver Sedat, Kaddafi ve daha sonra Hüsnü Mübarek
gibi liderlerle söyleşiler yaptım. Ama kendimi hiç Ortadoğulu gibi
hissetmedim. Türkiye'nin çevresinde olaylar gelişirken biz
tribündeki izleyicilerden biriydik. "Ortadoğu bataklığı"na asla
ilgi duymazdık. "Ne Şam'ın şekeri, ne Arap'ın yüzü" adeta bir
prensipti dış politikamızda.
Artık bizsiz olmuyor
Şimdi öylesine farklı bir ortamdayız ki, bunu bizim yaşadıklarımızı
yaşamamış olan genç kuşağın anlaması kolay değil. Artık Türkiye'nin
katkısı olmadan bölgede kalıcı siyasi çözümlere varmak mümkün
değil. Hem NATO üyesi hem de Ortadoğulu bir ülke olmak nihayet
gerçekleşti. Hatalarla, denemelerle acılar da yaşadık. Ama sonuçta
"Biz Ortadoğu'da bütün ağırlığımızla varız" diyoruz. Cumhurbaşkanı
Erdoğan'ın her konuşmasını Türkiye'nin sesi olarak Amerika da,
Rusya da dikkatle dinliyor.