Yaşadığımız zaman dilimi her şeyi ile tanımlanmış bir paket program gibi. Görece yoğunluğu, hızı ve aslında bütün tanımlanmış hali ile bize bir yaşam biçimi ve bunun kullanım kılavuzunu veriyor. Bu biçimlendirilmiş roller aracılığıyla hayatımızın sınırları tayin edilmiş ve o sınırların etrafında ne kadar ruhumuzu duyabilirsek, kendimizi o kadar şanslı addedilebileceğimizi telkin ediyoruz. Ruhumuzu, kendimizi geliştirme kılavuzlarına göre geliştirebilir, bir geçmiş veya bir gelecek satın alabiliriz. Geleceği anladık da geçmiş niye, sorusu haklı olarak aklımıza gelebilir, cevabı basit çünkü gelecek kadar iyi kotarılmış bir geçmişi de satın almak bugünün dünyasında kişinin rolleri açısından kişinin konumunu destekleyici bir adımdır. İnsanı bir biçime indirgeme çabası modern dünyanın en büyük icadı oldu. Çünkü insanı bir biçime sıkıştırma arzusu, ruhun, sınırlamalar dışında kalan bölümünü zayi ediyor.
Bu zayiatın temelinde iletişim enstrümanlarının çokluğuna rağmen eksiliğinin neden olduğunu ifade edebiliriz. Bütün bu bileşkenin açığa çıkardığı psikolojik yıkımlar, sosyal vakalar bugünün toplumsal yapısını oluşturuyor. Oluşan bu yapının açığa çıkardığı korku ve güvensizlik iletişim makasını açarak soğuk bir boşlukta ahlaki tahribatın eşliğinde umudu da beraberinde tüketiyor. Bu tüketim ile birlikte geçmiş sürekli değişirken hakikat de her geçen gün yeniden üretiliyor. Öyle ki bu üretim, hakikatin kadim anlamını yitirdiği bu dünyada; neyin sahte, neyin hakiki olduğunu ayırt etmeyi, bilmeyi imkânsız kılıyor. Sahtelerin hakikinin yerini işgal ettiği ve her türlü manipülasyonun, malumatın, enformasyonun da buna katkı sağladığını söyleyebiliriz. Ki bugün insanlar için her gördüğü, her duyduğu bir hakikat haline getirilmiştir. Bu kadar çok “bilgi!” kirliliğinin içinde insan elbette yolunu bir türlü doğrultamaz. Çünkü bugünün dünyasını tasarlayanlar için bu dünya , okuduğu her şeyi bilgi sayanların dünyası haline getirilmiştir.