I-Okul Yolu
Bugünlerde özellikle sosyal medyaya düşen ve ardından basına
yansıyan okullardaki çeşitli vakalar bize bir takım ipuçları
veriyor ancak bu ipuçlarını doğru okuyup onlara gerekli müdahaleler
yapılıyor mu? Bu hususta gerekli müdahalelerin yapıldığına emin
değilim. Belki de bir öğretmenin dramı olarak görülebilecek
Tekirdağ’daki vaka aslında bugün “insan” merkezli hele bir de
eğitim içerisindeki krizin yansıması olarak okursak, meselenin bir
takım usulü soruşturmanın ötesinde yönlerini incelemeyi gerekli
kılıyor. Belki bu olaylardan her gün birçok vaka cereyan ediyordur
da sessiz birer iç yıkımla sadece olayı yaşayanın, yaralananın
dünyasına etki ediyordur.
Belki bazı vakalar dilsizdir. Yaşanan tacizler, darplar bir disiplin tutanağının ya da idarenin geçiştirdiği veli görüşmeleri ile tozlu sayfalar arasında yer alırken, sorunun kaynağına asla inecek adımlara vesile olmayacaktır. Uzak semtlerde tenha sokaklarda hayatın dip yaptığı sıralarda oturan ‘öğrenci’ler, ‘öğretmen’ler hangi yoksunluklara, mağduriyetlere uğramaya devam edeceklerdir. Ahmet öğretmen gidecek Ayşe öğretmen gelecek belki; Ali’ler, Edip’ler, Ozan’lar gidecek, Buğra’lar, Yavuz’lar, İsa’lar gelecek ama döngü aynen devam edecek (mi)?
Şimdi okullara bakıp bakıp “orada bir okul var uzakta; gitmesek de, görmesek de o okul bizim okulumuz” mudur? Yıllık planlar, veli toplantıları, disiplin kurulları, genelgeler, yönergeler, talimatlar gidiyor ya; Sultanbeyli, Bahçelievler ya da yurdun bir diğer ucundaki namlı okullar öyle ya bir yol bulurlar da yola koyulurlar. Öğretmenini başta olmak üzere insanı merkeze almayan her sistem, her müfredat, her çaba beyhude bir yorgunluktur. O bir türlü durulmayan, sabitlenemeyen sistemin atıkları ile okul yolu doludur. Belki sadece biraz insana temas ve asla iltimas!
II-Olumsuzlar Korusu
Herhangi bir işe niyet ettiğinizde, farklı bir adım atmaya gayret ettiğinizde “olumsuzlar korusu” biranda karşınızda bitiverir. Fikrini sorsanız da sormasanız da bir şeyin nasıl olabileceğini değil de nasıl olamayacağına dair destanlar yazarlar, sayfalarca istatistikî veri hazırlarlar ve bütün heyecanı, hevesi kursakta bırakmakta mahirdirler ve bundan müthiş bir haz duyarlar.