Müslümanlar arasındaki anlaşmazlıkların genellikle küçük
ayrıntılarda gizli olduğunu söylersek yanılmış olmayız. Gerek kendi
iç çatışmaları, gerekse dışarıdan ekilen çatışma tohumlarının hemen
yeşermesi neticesinde mesafeler giderek açılırken, düşmanlıklar da
daha katmerleşmektedir. Bunda zaman zaman etnik, mezhepsel,
meşrepsel ve üslupsal farklılıkların etkisini bir şekilde hep
beraber dile getiriyoruz. Bu yüzden de daha çok bölünme yaşıyoruz.
Yaşanan bu bölünmeler neticesinde mevcut güç ve enerji dağılırken;
zihinsel, eylemsel olarak da birçok zaman, insan ve imkânı
kaybediyoruz. Küçüldükçe birbirinin muadili birçok iş, güdük
düzeyde sadece hizip aidiyetlerini tatmin edecek şekilde
gerçekleşiyor.
Amaçlanandan uzaklaşıldığı için genellikle verilen kavga araçları
mülk edinme hususunda oluyor. Hedeflerde gerçekleşen sapmalar ve
neticesinde ise mülkiyetin kime geçtiği, kimin nerede olduğu ana
problem haline getiriliyor. Nitekim var olan potansiyel açığa
çıkmaktan çok uzağa düşerken küçük mevzilerde yaşanan zafer
sarhoşluğu da kavgaları içselleştirip derinleştiriyor. Bu kavgalar
neticesinde itimat ortadan kalkarken, birlikte hareket edebilme
kabiliyetini de tamamen yok ediyor. Gerçi birkaç yüzyıldır yaşanan
patinaj ile tarihin en büyük acılarının, kıyımlarının ve hak
ihlallerinin zirve noktası yaşanıyor. Yaşanan bu durum, İslam
coğrafyasını bir uçtan diğer uca açık hedef haline getiriyor.
Basiretsiz sığ adımlar ve yaşanan incir çekirdeğini doldurmayacak
konulardaki tartışmalar, kutuplaşmalar ile hakikat perdelenirken
sanki ana meseleleri bunlarmış gibi gösteren hasbelkader toplumun
önüne düşmüş, taraftar bulmuş kişiler yüzünden bu elim olaylar
cereyan ediyor. Ki bu kişilerin izansızlığı, insafsızlığı yüzünden
Müslüman dünyasının iki yakası bir araya gelemiyor.
Bu kişiler, gruplar, hizipler hakikati kendi menfaatlerine
uydururken bir yandan da İslam adına hareket eder gibi yapıp, İslam
adına kendi kalelerini inşa etmekten ve içlerini o kaleyi canı
pahasına koruyacak fedailerle doldurmaktan başka bir iş
yapmıyorlar. Ve İslami olanın kendi kalelerinde mahfuz olduğuna
inanıyor ve inandırmaya çalışıyorlar. Bunu yaparken de bir diğerini
en basiti tahfifle başlayıp uzaklığa göre kâfirlik, irtidat,
sapkınlık gibi şeylerle suçlayıp sindirmeye ve itibarsızlaştırmaya
çalışıyorlar. Bu da topyekûn bir kirliliğe ve güven kaybına neden
oluyor. İslam dünyasında yaşanan birçok ayrışma hiçbir kimseye
fayda getirmediği gibi umulan “rahmet”te ne yazık ki açığa çıkmadı.
Belki bunda niyetlerle eylemlerin örtüşmemesi de etkili
olmuştur.
Bu hal hem ferdi hayatı, hem toplumsal hayatı etkilerken devletler
bazında da durum bundan farksız değil hatta daha kötü bir şekilde
kendini göstermektedir. Özellikle fert olarak iradesine konan
ipotekle en basitinden Müslüman olma sorumluluğu gereği