Gençler ile ilgili bir yığın söz duyarsınız. Çoğunluğu içinde bir dolu umut, gelecek ve heyecan gibi ince mesajlar barındırır. Ancak böylesi duygulara hitap eden, hamaseti körükleyen cümleler ile pratikte genç yaklaşımı çoğunluk örtüşmez. Hele işi gücü gençleri yarınlara hazırlamak olduğunu söyleyen sosyal yapının ana damarı olarak tarif edebileceğimiz hatta onlar ki vakıf kültürünün en önemli mirasçıları olarak arzı endam eden bugünün popüler adlandırması ile STK’lar. Ancak son zamanlarda hizmet anlayışından sıyrılarak ticaret öncelikli anlayışa geçmiş olmaları ve hatta bir adım ileri giderek yeni bir iş koluna dönüşmüş olmalarını masaya yatırmak gerekiyor. Çünkü gönüllülük esasından sıyrılarak profesyonel bir kariyerin parçası olmaya başlaması ve yürütülen hizmetlerin kalitesinin sadece tefrişatla ölçüldüğü bir noktada ne gönülden, ne de gönüllülükten bahsedebiliriz. Profesyonel anlayışın girdiği yerden önce samimiyet, sonra fedakârlık ve en nihayetinde de diğerkâmlık gider.
Sivil toplum kuruluşları giderek daha nezih mekânlara, daha elit imkânlara kavuşurken aynı zamanda ters orantılı olarak topluma yakınlığı kaybediyor ve haliyle gençlerle aralarındaki ilişki sadece kısa vadeli bir takım ortaklıklara indirgenmiş oluyor. Çünkü bir kariyer, bir sınıfsal statü kazandıran STK’cılık belli başlı bir referans kaynağı da oluyor. Bu haliyle cazip gibi görünse de nihai olarak vakıf kültürü açısından vakfiyet amacının dışına çıkmış ve topluma yakınlığı kaybetmiş oluyor. Özellikle belki de bu kurumların en önemli hizmet ayaklarının başını çeken yurt işletmeciliği çoğu zaman bir kâbusa dönüşebiliyor. Gençleri anlamayan idareciler, öğreticiler, belleticiler ve diğerleri sadece genci ay sonunda gelecek ücret olarak gördüklerinden ya da bir genci kendi zihninin kopyası yapmayı başarı sayan bir anlayışa sahip olduklarından genç ile hem hal olamıyorlar.
Gençleri aslında bütün bir yoğunluğun içinde engel ya da dolgu malzemesi olarak görmek, onların heyecanlarını, hata yapabilirliliklerini ihmal etmek işte tamda profesyonel bakış açısının, girdi eşittir çıktı mantığının işletilmesi sonucudur. Bundan dolayı koca mekânların içerisinde birçok genç neslin kaybı yaşanmaktadır. Gençlerin hevesleri, heyecanları, enerjileri berhava olurken, hep aynı hikâye dile