Mehmet Biten Gazeteoku

Zamanın yanılsamaları

Süreç hızlı bir şekilde değişiyor ve değişen süreç Müslüman toplumların lehine işlemiyor. Çünkü ümmetin her bir parçası yoğun bir krizin içerisinde ve sadece gündelik...

06 Ağustos 2017 | 97 okunma

Süreç hızlı bir şekilde değişiyor ve değişen süreç Müslüman toplumların lehine işlemiyor. Çünkü ümmetin her bir parçası yoğun bir krizin içerisinde ve sadece gündelik bir takım sonuçların peşinden giderek adeta rüzgârın maksatsız savurduğu yapraklar gibi savrulmaktalar. Ana meselelerin ihmal ve ihlal edildiği tali meselelerde bile en katı kutuplaşmalara gidildiği bu süreç adeta karanlık bir hayalet gibi bütün kimlikleri, bütün insanları derinden etkiliyor. Ortaya çıkan karanlık ruh hali garabet işlere, davranışlara ve ahlaka dönüşüyor. Bu bakımdan kısa bir zamanda ruhlar ıssız, zihinler kurak ve eylemler kısır bir hale geliyor. İslami argümanların yoğun bir şekilde kullanıldığı ve bu argümanların sadece çatışmalarda elleri güçlendirmek için propaganda malzemesine dönüştürülerek işlevsizleştirildiği bir ortamda kullanıcılar için ise zırhlık vazifesi biçilmektedir.

Haliyle yaşanan süreç büyük bir tutulma ile birlikte aldanma ve aldatmaya götüren yanılsamalarla doludur. Bu bakımdan yanılsamanın en büyük destekçisi her türlü popülizmdir. Bugün yaşadığımız hayatı karmaşık hale getiren bütün bu popülizmin temelinde ise dünya ile olan münasebetimizde zeminimizi kaybetmiş olmamız yatmaktadır. Zeminini kaybeden bütün toplumlar öncelikle “ben”i kaybediyor. Beni kaybolan her toplum bilinçten uzaklaşarak edilgen bir hale bürünüyor. Bu zamanla bir karakter halini alıyor. Bütün felaketler bozulan fıtratın bir karakter haline gelmesi akabinde cereyan ediyor. Bugün felaketi tabiat hadiselerinde aramaya gerek yok çünkü asıl felaket bir insanın, Müslüman’ın; izzetini, vakarını kaybetmesidir. Bu kayıp ile bir uydu gibi kimin yörüngesine girerse onun uydusu olarak kendini var kıldığını düşünüyor. Oysa uydu hiçbir zaman asli bir işlev yerine getiremez.

Nitekim bugün içerik olarak bir öneriye sahip olmayan kişiler, gruplar, hareketler, devletler sadece mevcut düzeni idare etmekten başka bir icraat ortaya koyamıyor. Ne üretim bakımından, ne de derin anlamlandırma, modellendirme ne de usul ve esaslar itibari ile dünyaya umut verecek bir girişime, gelişime sahip değiller. Din adına kimlik edinenler ve politik figürler bu dünyayı dair daha yaşanabilir bir yer yapacak adalet anlayışından, insaftan ve öngörüden mahrumlar. Nitekim bu figürler hiçbir şekilde tefekküre, tahayyüle açık değiller sadece idare-i maslahat ve de dibine kadar hamaset ile mevcudu muhafazaya kendilerini memur kılıyorlar.

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Hayata Açılan Kapı: Okumak! 25 Şubat 2018 | 265 Okunma Muhtelif Meseleler 18 Şubat 2018 | 117 Okunma Hayırlı cumalar! 11 Şubat 2018 | 174 Okunma Aynı be ya! 04 Şubat 2018 | 121 Okunma Hatıralar yürüyünce 28 Ocak 2018 | 272 Okunma