Müzeyyen, kendini ‘gizli görevli’ olarak tanıtan birine kapılmıştı. Hamiyet ise İngilizcesini geliştirmek için başladığı mesajlaşmayı flörte çevirmişti. Her ikisi de ‘duygusal dolandırıcı’nın tuzağına düştüğünün farkında değildi. Gerçek ortaya çıktığında sadece ruhen değil, maddi anlamda da çökmüşlerdi.
Bugünlerde herkesin izleyip konuştuğu bir belgesel var. ‘The Tinder Swindler ‘ (Tinder Avcısı) adlı belgesel, Simon Leviev adındaki bir adamın partner bulma uygulaması Tinder’ı kullanarak kadınları nasıl dolandırdığını anlatıyor. Bu adam kendini zengin gösteriyor ama tek kuruş parası yok. Ağına düşürdüğü kadınlardan borç adı altında onbinlerce dolar toplayıp ortadan kayboluyor.
Tinder belki yeni ama bu tür ‘duygu dolandırıcıları’ eskiden beri var. Kullandıkları yöntemler teknolojiye göre değişiyor, gelişiyor. Ben sizi bu yazıda internetin yeni yeni yayılmaya başladığı 2000’li yıların başına götüreceğim ve yakından tanıdığım iki kadının başlarına gelenleri anlatacağım. İlk hikayemizin kahramanı olan kadını (biz ona Müzeyyen diyelim), pek yakından tanımasam da zaman zaman ortak arkadaşlarımızla buluşmalarımızda bir araya gelir sohbet ederdik. Böyle bir akşamda çok mutlu gördüm Müzeyyen’i.
“Seni bu kadar gülümseten şey yeni bir aşk olmalı” dedim. “Evet” dedi, “Ben aşığım, o da bana aşık. İnternetten tanıştık. Tek problemimiz var, pek görüşemiyoruz.” Çok meşgul olduğunu, İstanbul’a pek az gelip gittiğini de ekledi sözlerine.
GİZLİ GÖREVLİYMİŞ