Medyanın hükümete uşak olmadığı, basın mensuplarının satın alınamadığı onurlu dönemlerde, yani “matbuat”ın adam gibi işini yaptığı eskilerde, gazeteciler “halkın sesi” olarak bilinirdi...
Derdini anlatmak isteyen yurttaştan, devletteki çelişkilerden yakınan bürokratlara kadar her kesimden insanın kamuoyu oluşturmak için başvuracağı ilk kaynak genellikle gazeteciler olurdu...
Çünkü o zamanlar halkın ve devletin menfaatlerini korumaya çalışan gazeteler ve gazeteciler vardı... Ve onlar, sırtlarını bankalara-fabrikalara dayamadıkları için de, işlerini hükümetten ve siyasetten korkmadan yaparlardı...
Yani toplum bilirdi ki; konu devletin ve milletin çıkarıysa ve başıboş takımına, vurguncuya, hırsıza, rüşvetçiye meydan okuyarak deşifre etmek gerekiyorsa, gazeteciler canını kalemiyle birlikte siper eder, adı “racon”sa işte o tavrı da cesaretle ortaya koymaktan çekinmezlerdi...
Gazeteciliğin halkın gözünde müteber bir meslek olduğu 1980 öncesine kadar, gazeteciler güçlerini kalemlerinden ve basın yasasının mesleklerine verdiği özgürlükten alırlardı...