Akreplerin yılanlarla köşe kapmaca oynadığı sıcak yaz günlerinde, betonarme evlerin arkasındaki vadinin manzarası, kaderimiz gibi terk edilmiş duruyordu adeta...
Bir bölümü bağ, bir bölümü ise tarihin bağrında kehribara dönüşmüş kayalıklardan oluşan o vadinin içersinde, eski zaman insanlarının dolaştığını düşünürdüm hep!..
Yüksek dağların yamacındaki tepelerin zeminini oluşturan kayalıkların bittiği yerde, kıpkırmızı topraklar da ayak basılmamış gibi duruyordu sanki!..
İşte Şeyh Maksut tepesinden ya da "Ahper Dağı"nın yamaçlarından Harran Ovası'nın başlangıcına kadar uzanırdı o vadi...
Gizemli gelirdi bize briket evlerimizin ardındaki o heybetli vadi; Derme çatma üzüm bağları, kayaların gölgesindeki badem ağaçları ve dağ başında sevdasını yitirmişcesine, orada-burada, tek başlarına rüzgâra direnen çiğdemlerin çocuksu albenisi...
Görünen bunlardı ama bizi çeken görünmeyenler de vardı oralarda!..